Küçük Prens'in şu anki kısa haline gelmeden önce yaklaşık 1000 sayfalık bir eser olduğunu biliyor muydunuz?

Yazarı Saint-Exupery'nin kitabı kısaltması üzerine söylediği tahmin edilen sözü açıklayıcı olacaktır:


"Mükemmelliğe, yazıya eklenecek hiçbir şey kalmadığında değil, yazıdan çıkarılacak hiçbir şey kalmadığında ulaşılır."

- Kaynak : onedio.com


...


Küçük Prens, çoktandır okumayı istediğim bir kitaptı. Zaten okumak için yeterince geç kaldım, bir on-on beş yıl kadar...

On İki Gezici Öykü tam da hafta sonundan önce bitince, Küçük Pren benim için bir hafta sonu okuması oldu.


Yazının devamı Spoiler içerir.

Küçük Prens'in en sevdiğim özelliği durmadan sorular sorması ve cevabını almada da rahatlamamasıydı. Öğrenmenin sonu olmadığını göz önüne alırsak, soru sormak, meraklı olmak çok güzel ve gerekli bir özellik bence.


Sonra Küçük Prens'le çiçeği arasındaki ilişkiyi çok sevimli buldum ben. Özellikle dünyadayken ou düşünmesi filan çok hoştu, yüreğimi de burkmadı değil. Umarım Prens çiçeğine kavuşmuştur.


Neden Küçük Prens'in gittiği gezegenlerde sadece bir kişi vardı hiç düşündünüz mü?


Bence bunun aracı oradaki insanların yalnızlıklarına, içe dönüklüklerine vurgu yapmaktı. Yaptıkları şeylerin yararsızlığını öne çıkarmak için başvurulan bir yöntemdi bence. Böylece yalnızlığın zıtlığı, dostluğun da önemi vurgulanmış ki bunu hikayenin çoğu yerinde anlamak mümkün.


Bir de şu Küçük Prens'in yaşadığı gezegeni bulan Türk gök bilimci meselesi. Orada bahsedilen Türk lidere daha sonra değineceğim ama kitabı okumuş olanlar için bunun hakkında ne düşündüğümü söyleyeyim istedim.


O kısımdaki diktatör olayı göz ardı edildiğinde, şunu fark ediyorsunuz ki yazar aslında orada başka bir şey belirtmek istiyor. İnsanların ya da Avrupalıların mı demeliyim bilmiyorum ama ne kadar şekilci olduklarını ima ediyor.


Adam yeni bir gezegen bulmuş, fes takıyor diye önemsenmiyor. Burada ciddi bir dar görüşlülük olduğunu düşünüyorum. 


Spoiler sonu.


Küçük Prens bir aralar, sanırım?, 100 Temel Eser arasından çıkarılmış. Bunu kitabı okuduktan sonra öğrendim, nedenini de hemen anladım. 


Kitapta Türk bir liderden bahsediliyor. Avrupalılar gibi giyinmek hakkında bir yasa koyan ve bu yasaya uymayanları ölüm cezasına çarptıran... Bu konuyu biraz araştırdım, farklı yayın evleri 'o kelime'yi farklı şekillerde çevirmiş. Önder diye çeviren de var, lider, diktatör diye de. Orijinal basımdaki kelimenin tam karşılığı ise 'diktatör'müş.


Bu olayın olduğu yıl ise 1920 diye bahsediliyor kitapta. Tarihte bir farklılık dikkat çekiyor. Tartışmaya yol açan bu ifade benim de bir an kafamı karıştırdı. yazar gerçekten de Atatürk'ten mi bahsediyor?


Atatürk ve diktatörlük... Yan yana yazıldığında bile çok saçma geliyor insana. Bu yüzden oradaki ifadeden kasıt Atatürk değil, bence olamaz. Bunu düşünmek bile gereksiz bir yerde. Kurmaca bir metin yazarken bunun gereği olarak gerçek tarih ve kişiler konusunda esnek davranmış yazar belki de. 

Öyle düşünelim, öyle olsun.


Yine de bilmek isterim, sizler ne düşünüyorsunuz bu konu hakkında?



Uzun lafın kısası, bence bu kitap için çocuk kitabı denmesi yersiz, zira Küçük Prens, içinizdeki çocuğa sesleniyor. 

Ve hepimiz bir zamanlar çocuktuk.



ALINTILAR

"Kendini yargılamak başkalarını yargılamaktan daha güçtür. Kendini yargılamayı başarabilirsen gerçek bir bilgesin demektir."

...

"İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman gerçeği görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez."

...

"Gülünü senin için önemli kılan onun için harcadığın zamandır."

...

"İnsanların arasında da yalnızdır insan."

...

"İnsan herkesten verebileceklerini istemeli. Bir otoritenin kabul görmesi mantıklı olmasına bağlıdır."

...


"Sahibi olmayan bir elmas bulursan, o elmas senindir. Sahibi olmayan bir ada bulursan, o da senindir. Bir buluş yaparsan patentini alırsın, buluş senin olur. Madem ki yıldızlara sahip olmak benden önce kimsenin aklına gelmedi, yıldızlar benimdir."