Aylık Rapor | Nisan 2020


Günler hızlı geçiyor gibi, ramazanın birinci haftasını geride bıraktık bile. Belki de birbirinin aynısı günler yaşadığım için bana geliyordur. Bir yandan da arkadaşlarımı gördüğüm son günden bu yana aylar geçmiş gibi. Bazen sanki hep böyleydik gibi geliyor, hiç dışarıya çıkamıyor, çıktığımızda bunaltıcı maskeler, eldivenler takmak zorundaydık gibi hissediyorum artık. Böyle hissedince de bu durum hiç bitmeyecekmiş gibi geliyor, umudumu kaybediyorum, böyle yaşamaya alışmayı telkin ediyorum kendime. Ama alışmak da istemiyorum. 

Böyle duygular ve düşüncelerle boğuşurken bir yandan da dersler ve ödevler tüm yoğunluğuyla devam ediyor. Strese yenilmemeye ve moralimi yüksek tutmaya çalışıyorum ama bazı anlar pes edesim gelmiyor değil. Kendimi motive etmek için okumaya vakit ayırmaya çalışıyorum, vakit yaratmaya çalışıyorum daha doğrusu. Bir  de okumayı bıraksam ruhsal çöküntü yaşamam işten bile değil. Oysa geçen yılki mayıs ayını hatırlıyorum da... Game of Thrones'un finalinin bile keyfimi kaçıramadığı bir mayıstı. Geçen yılın en güzel ayıydı belki de. Bir sene sonra böyle bir durumda olacağımız kimin aklına gelirdi?

Bu karamsar ve umutsuzluk yüklü girişin ardından, evde otura otura neler yapmışım bir bakayım.



Ne Okudum?

*Uyku / Haruku Murakami (Çev.Hüseyin Can Erkin)
*Vurun Kahpeye / Halide Edip Adıvar
*Karakalem ve Bir Delikanlının Tuhaf Hikâyesi / N.İpek Gökdel
*Ahşap Köprü / Chris Mould (Çev. Belgin Selen Haktanır)
*Soğuk Pençe / Chris Mould (Çev. Belgin Selen Haktanır)
*Gümüş Kutu / Chris Mould (Çev. Belgin Selen Haktanır)
*Doğu, Batı / Salman Rushdie (Çev. Begüm Kovulmaz)
*Bir Yufka Yürekli / Dostoyevski (Çev.Nihal Yalaza Yaluy)


Yeni bir yazarın kalemiyle tanıştım bu ay: Salman Rushdie. Adı bir dersimizde sık sık geçmeye başlayınca artık neden bekleyeyim ki dedim. Zaten bir iki senedir kitaplarını merak ettiğim bir yazardı Rushdie. Tabii bizde adı en çok Şeytan Ayetleri ile anılıyor ama kendisi büyülü-gerçekçilik temsilcilerinden biri. Hacimli kitaplarından başlamak yerine bir öykü derlemesi olan Doğu, Batı ile tanışmak istedim yazarla. Hem söz konusu dersimizin içeriği ile de ilgili geldi kitabın başlığı. Öyleydi de aslında. Goodreads'te şöyle yorumlamışım kitabı: "İlk defa Rushdie okuyorum, olumlu yönde inanılmaz etkilediğini söyleyemem. Aslında yazarın kalemini, tarzını sevdim, hikâyeden hikâyeye anlatma şekli değişse de duyduğum ses aynıydı, bunu ayırt etmek zor değildi bana göre. Bazı hikâyelerde, aslında çoğunda iğneleyici bir anlatımla yaptığı taşlama çok baskın geldi bana ve çoğu yerde bağlam dışı hissettim kendimi. Yine kimi hikâyeler göndermelerle doluydu, hepsini kavrayabilmek benim için mümkün olmadı. Bu da takdir edersiniz ki okuma keyfini kötü etkileyen, hatta baltalayan bir unsur bence. Hikâyelerin tümünü yüzde yüz anlamak, keyifle okumak ve yazarın aklındaki niyetleri doğru değerlendirmek için onun içinde bulunduğu bağlamda, aynı zamanda halet-i ruhiyede olmak gerekiyor sanırım. Bunun için de aslında daha fazla kitabını okumak, yazdıklarının zihnimize nüfuz etmesi gerekiyor. Kısacası bence yazardan okunacak ilk kitap olmamalı Doğu, Batı. Başka kitaplarını okuduktan sonra, söz konusu nüfuzdan da hoşnut kalırsam bu hikâyelere geri döneceğim." 

Murakami okumaya da yine kısa bir öyküsüyle devam ettim. Geçen yıllarda Kadınsız Erkekler ismindeki öykü kitabından başlamıştım.İçinde öykülerden beni öyle aman aman etkileyen olmamıştı sanıyorum, en azından şimdi hatırlayabildiğim kadarıyla yok. Murakami okumaya da öykülerinden başlamışım, içgüdüsel bir yöntem galiba bu benim için.. Mart ayının son günlerinde de Tuhaf Kütüphane isimli öyküsünü okuyarak Murakami okumaya devam etmiştim. 

Uyku, sonuyla pek çok kişiyi hayal kırıklığına uğratan ve bu sebeple de olumsuz yorumlar alan bir öykü gördüğüm kadarıyla. Bunun aksine benim hikayeyi beğenmemdeki en büyük etken sonuydu. Hikayenin kendisini de ilgiyle okudum aslında. Yine evlilik ve çocuk sahibi olmak konusunda beni sorgulamalara iten bir hikaye oldu bu. Kısacası hoşuma gitti.

Vurun Kahpeye'yi bu ay bir ödevim için, bu sefer daha analitik bir gözle okudum. Böyle olunca daha keyif aldım aslında. Bir de kendi bulgularımı, çözümlemelerimi daha iyi değerlendirmek için kitap hakkında yazılmış makaleler okudum. Epey doyurucu ve aydınlatıcı bir okuma oldu.

Karakalem ve Bir Delikanlı'nın Tuhaf Hikâyesi'ni de bir dersimin vize ödevi için okudum ama Vurun Kahpeye'de olduğu gibi bana mükemmel bir okuma deneyimi yaşattığını söyleyemeyeceğim. Kitap, Netflix dizimiz Hakan: Muhafız'ın esinlenildiği kitap. Ben de ödevimde diziyi incelediğim için karşılaştırma yapabilmek adına kitabı da okudum. Kitabı okuduktan sonra, aslında beğenmediğim dizinin bile daha iyi olduğunu düşündüm. Daha da bir şey söylemeyeceğim bu konu hakkında :D

Ahşap Köprü, Soğuk Pençe ve Gümüş Kutu'yu Karanlık Şato'nun Nisan teması için okudum. Çocuklar için yazılmış olsalar da keyifle okudum üçünü de. Şu yazıda biraz bahsettim kitaplardan, buradan okuyabilirsiniz.

Bir Yufka Yürekli, ayın yabancı klasiğiydi. Kitapta Dotoyevski'nin iki öyküsü vardı ve ikisi de çok güzeldi. Zaten bir oturuşta okunabilecek öykülerdi, kimileri Dostoyevski'nin zayıf kalan öyküleri demiş bunlar için ama Dostoyevski'nin zayıf diye nitelenen öyküleri bile insanda biraz da olsa etki bırakıyor. 



Ne İzledim?

*Yahşi Batı (2010)
*Hokkabaz (2006)
*Gora (2004)
Üçünü de yeniden izledim, keyifle. Cem Yılmaz'ın mizahını seviyorum,  ne diyebilirim ki.

*Küçük Deniz Kızı Ponyo (2008)
*Limonata (2015)

*Güz Sancısı (2009)
Okuduğum bir makale sayesinde ilgimi çekti, normalde adını bilsem de konusunu bilmiyordum. 6-7 Eylül olaylarını konu aldığını öğrenince hemen izlemeye koştum. Oysa bence bu olaylar biraz arka planda kalmıştı, bana öyle geldi. Çok beğendiğimi söyleyemeyeceğim. 

*Parasite (2019)
Babam sinemalardayken izleyememişti, onunla bir kez daha izledik biz de. Güzeldi, yani. Bildiğiniz gibi işte..

*Elizabeth (1998)
Henry Tudor ve Anne Boley'in kızı olan Elizabeth'in ayrı anneden olan kız kardeşi Mary'nin hayatını kaybetmesiyle kraliçe oluşunu ve hüküm sürdüğü yıllardaki olayları anlatan biyografik bir filmdi. Filmi epey beğendim, özellikle Cate Blanchett Elizabeth rolüne çok yakışmış bence. Rolünün hakkını vermiş, çok beğendim. 

*Toy Story 1-2-3 (1995 - 1999 - 2010)
Oyuncak Hikâyesini çok, çok, en en en bi çok sevdiğimi mutlaka söylemişimdir burada. Derslerden başımı alamadığım bu günlerde mutlu hissetmek için seriyi yeniden izledim. Son filmi hemen izleyemedim, hemen tüketmek istemedim ama bu günlerde izleyeceğim artık.

*Freud | 1. Sezon - 8 Bölüm
Netflix'de yayınlandığı günden beri deli gibi merak ediyordum. İlk bölümü izledikten sonra epeyce bir süre devam edemedim ödevlerim yüzünden.  Sonra biraz rahatlayınca, ayın son günlerinde kalan bölümleri hızlıca tükettim. Havası bana Penny Dreadful'u hatırlattı, oysa onu sevmeyip izlemeyi bırakmıştım. Ama sorun havasında değildi zaten, neyse. Havası çok hoşuma gitti kısacası; karanlık, kasvetli, kötücül. Dönemin atmosferi hayalimde de böyle canlanıyordu doğrusu. Freud okuması yapmak istediğim bu dönemde böyle bir dizinin yayınlanması beni hafiften korkutmadı değil. Diziye gelince, her bölüm aklımı daha da karıştırarak, soru işaretleriyle dolu bitiyordu. Son iki bölüm ise güzelce toparlayıp bitirdi bence. Devamı gelecek mi emin değilim, aslında gelmeyecek gibi de bitti ama gelirse kesinlikle izlerim.

*The Big Bang Theory | 5. Sezon - 20 Bölüm
Uzun zamandır izlemeye ara vermiştim. Şu umutsuzluk ve mutsuzluk halinden kurtulmak için sarıldım tekrar. İyi geldi :D


Ne Yazdım?


Bloga az yazı yazdım ama vize ödevleri yazmaktan beynim sulandı.

Ne Dinledim?

En çok dinlediklerimi yukarıya aralara serpiştirdim. Classy Girls zaten çok sevdiğim bir şarkıydı, bu ay şarkının B-Version diye başka bir versiyonu çıktı. İkisini de durmadan dinledim, her seferinde eşlik ederek hem de. Middle of Somewhere, ders çalışmaktan yorulduğumda kafamı birkaç dakikalığına da olsa dağıtmak ve kendimi başka bir yerde hayal etmek için dinlediğim, dinleyip durduğum bir şarkıydı. Amacına ulaştığını söyleyebilirim. Çok hoş, sakin ve huzurlu bir tınısı var parçanın. Keep On Walking de aynı şekilde moralimi düzelten, insanın modunu yükselten bir şarkı.

Bunlar dışında... What Goes Around Comes Around dinledim, resmen aç kalmış gibi ama, tuhaf bir şekilde. Uzun süredir dinlememişim de özlemişim gibi dinledim şarkıyı devamlı, doyamadan. Çok severim dememe gerek kalmadı sanırım. Bir de Ruel/Hard Times ve Troye/Postcard yeni dinlemeye başladığım şarkılar, ikisi de hoşuma gitti.



SIRADA NE VAR?

Bir ödevim için Harry Potter'ı yeniden okumaya başladım - böyle ödeve can kurban dediğinizi duyar gibiyim. Bu sefer seriyi özellikle Hermione'ye odaklanarak okuyorum. Felfese Taşı dün bitti - 2 mayısta yani. Bu seriyi üçüncü kez okuyuşum olacak. Felsefe Taşı'nı en son beş yıl önce okumuşum, okurken hissettim ama özlediğimi. Ne olursa olsun heyecanı aynı kalıyor. Şimdi araya bir kitap koyup sonra Sırlar Odası ile devam edeceğim "maratonuma". Söz konusu ödevi, tamamını teslim ettikten sonra hocam için de sorun olmazsa blogda bir yazıda anlatmayı çok istiyorum. Umarım sorun olmaz da bulgularımı sizlerle de paylaşabilirim.

Bu ay içinde Azkaban Tutsağı'nı da okumayı planlıyorum. Ödevin yetişmesi için Haziran sonuna kadar filan tüm seriyi bitirmiş olmam gerekiyor aslında. Ayın sonlarına doğru Ateş Kadehi'de ufaktan başlamış olurum diye umuyorum. Ateş Kadehi'ni en son geçtiğimiz güz Storytel'den dinlediğim için aslında hızlıca okurum herhalde. En azından planım o yönde. Felsefe Taşı'nı da odaklandığım noktaları okurum diye elime almıştım ama bir baktım baştan sona her kelimeyi okumuşum, hatta Kelid Aynası sahnesinde salya sümük olmuşum bir kez daha... Neyse, kısacası en azından Azkaban Tutsağı'nın bu ay içinde bitmiş olması gerek.

Karanlık Şato'nun bu ayki teması yerli gotik/korku. Tercihimi yine Hüseyin Rahmi Gürpınar'dan yaptım/yapmıştım. Bu tema için aylar öncesinden, kapağına hayran kaldığım Dirilen İskelet kitabını almıştım. Çok merak ediyorum kitabı, ayın ortasına gelmeden okumak istiyorum hemmmen.

Yeni okumaya başladığım yazarlarla arayı soğutmak istemiyorum. Planım bir Murakami bir de Rushdie kitabı daha okumak bu ay. Karanlıktan Sonra ve Harun ve Öyküler Denizi'ni düşünüyorum. Rushdie'nin bu kitabının satışı yok, baskısı tükenmiş. Onu ekitap olarak İngilizce okuyacağım.

Vakit kalırsa, ki sanmıyorum - ama hayal kurması güzel, Aşk ve Öbür Cinler'i artık elime almak istiyorum. Hatta mümkünse bitmesin istiyorum. Her okuduğum Marquez kitabı beni derin bir hüzne sürüklüyor. 

Dediğim gibi Toy Story 4'ü bugünlerde mutlaka izleyeceğim. İzlemeyi aklıma koyduğum diğer filmler; Mary Queen of Scots (2018) ve Marie Antoinette (2006). Bu ay izlediğim Elizabeth'ten sonra tarihi/biyografik izleme modumda olduğumu keşfettim. Bu modu doğru değerlendirmek gerek. Anime izlemeyeli de epey oluyor, aslında izlemeye çalışıyorum arada ama izlemeye kalktığım animeleri birinci bölümünden sonra izleyesim gelmiyor. Bana şöyle beni alıp götürecek, peşinden sürükleyecek, bitirene kadar rahat ettirmeyecek bir anime önersenize. İzlemek kolay olsun diye Netflix'den bir şeyler olursa tadından yenmez. 


Siz bu ay neler yaptınız?

Benimle paylaşın!

Yorum Gönder

5 Yorumlar

  1. Anime olarak dizi değil de film önerebilirim Dün Gibi beni alıp götürdü belki size de aynısı olur. (:

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yönetmenin Ateşböceklerinin Mezarı isimli animesini izlemiştim, yeri bende çok ayrıdır. Bu filmi de hemen not ediyorum, mutlaka izleyeceğim. Çok teşekkür ederim :')

      Sil
  2. Çok dolu bir ay ve dolu bir yazı olmuş. Hangisini yorumlayacağımı bilemedim. Murakami hala okumadım, yakınlarda Murakaminin de övgüyle bahsettiği Sosekinin bir romanını okudum ve böylece Japon edebiyatına giriş yapmış oldum,sıra Murakami'de. :)
    Muhafız dizisinin ilham aldığı kitabın diziden bile daha kötü olması tuhaf aslında. Senaryonun potansiyeli var çünkü iyi bir şeyler çıkabilirdi, bu anlamda kitabın daha iyi olabileceğini düşünmüştüm. Yanılmışım.
    Harry Potter ve Yüzüklerin Efendisi serilerini ben de tekrar okumak istiyorum. Uzun zaman oldu.
    Güzel bir yazıydı, emeğine sağlık. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Muhafız konusunda katılıyorum, daha iyi olabilecek bir kurgu. Dizinin birinci sezonunu izledim sadece ödevim için, gerisini merak etmedim açıkçası. Ama gerçekten çıkış noktası çok iyiydi. Teşekkür ederim :')

      Sil
  3. Böyle aylık yazıları çok seviyorum. :) Haruki Murakumi (doğru yazdım umarım?) ben de okumak istiyorum kargalı olan kitap var alalı çok oldu ismini de unuttum :D ama bu ay okuyamam gibi :)

    YanıtlaSil