İşkencecinin Gölgesi / Gene Wolfe | Kitap Yorumu


Çok güzel bir kitap okudum, anlatmak için kelimeler yine kifayetsiz kalacak. Çok şey hissettirdi, ifade etmesi çok güç. Dilim döndüğünce birkaç kelam etmek istiyorum sadece. İşkencecinin Gölgesi hiç aklımda olmayan bir kitaptı, tamamen öneri üzerine, birdenbire alıp okudum. Verdiğim en güzel ani kararlardan biriydi sanırım.

Yeni Güneş Kitabı serisi için salt bilim-kurgu demek doğru değil. Okunduğu zaman da hemen anlaşıldığı üzere aslında iki türün, bilim-kurgunun ve fantazinin iç içe geçmiş olduğu bir seri. Anlatılan hikaye o kadar uzak - çok çok uzak- bir gelecekte geçiyor ki fiziksel olarak yıkıma uğramış dünya adeta bir sıfırlanma yaşamış ve dünya üzerinde kalan medeniyet orta-çağ koşullarında yaşamaya başlamış. Bunun yanında gelişmiş/ileri teknolojiye dair işaretler de var ama bunlar en azından ilk kitapta çok göz önünde değil. O yüzden insan ilk kitabı okurken bilim-kurgu okuyor gibi değil de daha ziyade epik fantastik bir roman okuyor gibi hissediyor ki bu asla bir sorun değil. Bilim-kurgusal öğelerle zenginleştirilmiş bir epik fantaziden bahsediyoruz sonuçta, daha lezzetli ne olabilir ki? Kısacası kitabın havası muazzam. Ben etkisinden çıkamadım, çıkmak da istemedim. 

Anlatıcımız Severian her şeyi ayrıntısıyla hatırlayabilmek gibi bir yeteneğe sahip olduğunu iddia ediyor ve okuduklarımıza bakarsak gerçekten de öyle gibi. Ama acaba gerçekten öyle mi? Hikaye yalnızca onun bakış açısından anlatılmıyor, kitapları bizzat kendisi yazıyor. Severian hikayenin ana karakteri olmakla kalmıyor, kendisi aynı zamanda bilinçli, belli bir kitleye hitap eden ve büyük olasılıkla belli bir amacı olan bir yazar. Kitabın daha birinci bölümünün sonunda onun bir noktada Özerk tahtına oturduğunu da öğreniyoruz. Bu konumu aslında önümüzdekinin manipüle edilmiş olma olasılığı bulunan bir metin olduğu ipucunu da veriyor bize. Yani kendi öyküsünü yazan bir yazar olarak Severian pekala güvenilmez bir anlatıcı olarak görülebilir. Olayları kendi bakış açış açısından, her şeyden önemlisi kendi istediği şekilde anlatıyor, nasıl anlamamızı, nasıl görmemizi istiyorsa o şekilde ortaya koyuyor da olabilir. Bilemeyiz. İnanıp inanmamak tamamen bize kalmış. 


Bu noktada daha önemli olan şey ise aslında şu: bu yanlı ve kısıtlı bakış açısından edinebildiğimiz bilgi ile hikayenin içinde geçtiği evreni tam manasıyla kavramamız mümkün olmuyor. Severian'ın anlatımından kapıp kopardığımız çok fazla ipucu var, bunları birleştirip evrenle ilgili anlam ifade edecek bir gerçeğe ulaşmak bize kalıyor. Severian aslında bilerek, kasten gizemli kalıyor da değil, yani söz konusu arkasında bir niyet olan örtük bir anlatım değil. Severian bizim evrenle ilgili algımızı oluşturacak, değiştirecek, etkileyecek öğelerden, durumlardan, olaylardan çok sıradan ve doğal bir şekilde bahsediyor, çünkü aslında okur kitlesinin bunlara aşina kişiler olduğunu varsayıyor. Aynı anlatı şekli mesela Ursula K. Le Guin'in eserlerinde de mevcut. Yine aynısını Yevgeni Zamyatin'in "Biz" eserinde görmek de mümkün bence ki o kitaptaki anlatının sıra-dışılığını ben buna yormuştum. Yani kitabı okurken tuhaf gelen, tam oturmayan şeyler oluyor; bunlar kurguda boşluk kalmış olmasından, bazı şeylerin havada bırakılmış olmasından değil, bizim hedeflenen kitle olmayışımızdan kaynaklanıyor. Ancak, nihayetinde Wolfe'un kendisi de bizim oluşturduğumuz kitlenin içinde yer aldığından söz konusu sıra-dışılıkları, havada, boşlukta kalan şeyleri anlayabilmemize yarayan ipuçları serpiştiriyor metnin içine. Kısacası hiçbir şey açıkça söylenmiyor, her şeyi bütünüyle anlayamıyoruz ama bunları sezmemize yarayan ipuçlarına sahibiz.

Okurken hikaye oradan oraya sürükleniyor gibi gelebilir ama ben anlatılan her şeyin bir ipucu taşıdığını, büyük resimde mutlaka etkili bir rolü olduğunu düşünüyorum. Yazarın üslubu size bunu düşündürüyor. Bunu da ancak tüm kitapları okuduğumuzda anlayabileceğiz. Şimdi elimizde belki de kenarları birbirine hiç uymayan birkaç yapboz parçası var. Onları sımsıkı tutmak, hiç bırakmamak gerekiyor çünkü ilerleyen kitaplarda altın değerinde olacak, bir şeyleri anlamamıza yarayacaklar. Belki de o "büyük resmin" kilit parçaları olacaklar. 

Ayrıca hiçbir şey ifade etmiyor gibi görünse de aslında bu kitapta okuduğumuz olayların Severian'ın kişiliğine dair belli bir fikir edinmemize yaradığını düşünüyorum. 

Kısacası ben havasını, anlatımını, hikayesini, karakterlerini, sanırım her şeyini çok sevdim kitabın. Hiç bitmesin istedim ama hep ne olacak, ne anlatılacak, nasıl güzel anlatılacak diye merak ede ede okudum. Hiç vakit kaybetmeden ikinci kitabı okumak istiyorum ama çok sevdiğim için de yavaş tüketmek niyetindeyim. Yine de araya fazla vakit sokmadan seriye devam edeceğim. 

Bilim-kurgu ve fantastik kurgu seven okurlar bir şans verebilirler diye düşünüyorum. Zaten okuması öyle çok zor bir kitap değil. (Anlatımı yavan  veya sade değil, asla öyle anlaşılmasın, kesinlikle hayran bırakacak bir kalemi var Wolfe'un ve çeviri de enfes). 

Öte yandan Ursula K. Le Guin seven biriyseniz, hiç durmayın, okuyun, derim. 



Yorum Gönder

2 Yorumlar

  1. İnstagram'da yazını görmüştüm, kitabı not aldım. Çok güzel anlatmışsın, merak ettim. :)

    YanıtlaSil
  2. Çok merak ettim kitabı. Not aldım. Hiç bilim kurgu okumam. Bu yıl okumak okumak istiyorum

    YanıtlaSil