Beyaz Diş & Vahşetin Çağrısı / Jack London | Kitap Yorumu




Herkese merhaba!

Son kitap yorumumun üzerinden yine hayli zaman geçti ve artık bir yorum yazısı yazma ihtiyacı hissetmeye başladım. Aslında bundan bir önce okuduğum kitap olan "Meleklerin Suskunluğu" üzerine birkaç kelam etmek niyetindeydim ama yazacak hiçbir şey bulamadım nedense. 

Birkaç ay öncesinden yılın son kitabı olarak planladığım "Vahşetin Çağrısı"nı tasarıma uygun bir şekilde 2016'nın son günlerinde okuyup bitirmeyi başardım. 

Jack London okumaya ben geçen sene, yine bu zamanlar, "Martin Eden" romanıyla başlamıştım. O kitabıyla sevgimi fazlasıyla kazanan Jack London'ın tüm kitaplarını okumayı amaç edinmiştim. Ömrümün yettiği kadarıyla tabii.

Kendisinden okuduğum ikinci kitap, belki çoğumuzun daha küçükken okuduğu "Beyaz Diş" olmuştu. Üçüncüsü de "Vahşetin Çağrısı" oldu. 

İkisini aynı zamanda okumasam da - Beyaz Diş'i Ekim'de okumuştum - yorumunu yazmak için Vahşetin Çağrısını da okumayı bekledim. Çünkü okuduğum yorumlar, incelemeler doğrultusunda ikisinin birbiriyle bir takım benzerlikleri olduğunu biliyordum. 

Konularından kısaca bahsetmem gerekirse; Beyaz Diş, vahşi doğada doğmuş, daha sonra insanla, yani medeniyetle karşılaşan, vahşi dürtülerinin üstesinden gelip bu doğasını değiştirmek durumunda kalan bir kurt kırmasıdır.  Bunun aksine Vahşetin Çağrısı'ndaki ana karakterimiz Buck, bir çiftlikte yaşayan evcil bir köpekken gizlice başkalarına satılıp, kuzeye gitmek zorunda kalmış ve kızak köpeği olmuştur. Derinlerinde hissettiği vahşiliği gittikçe gün yüzüne çıkar.

İki kitabı da okurken Jack London'ın tecrübelerinin kitaplarına ne denli açık yansıdığını fark ettim. Kendisi de 21 yaşında kuzeye, altın arayışına çıkmış olduğundan kitaplardaki mekanları ustalıkla tasvir etmiş. Ayrıca bu dönemde kızak köpeklerini de çok dikkatli ve incelikli bir şekilde gözlemlediğini düşünüyorum yoksa onların psikolojisini bu denli detaylı bir şekilde kaleme alamazdı. 

Bu kitapları bence çocuk kitabı kategorisine sokmak gerçekten yanlış. Fakat bu seferki iddiam, diğer çocuk kitapları için düşündüğüm sebepten ileri gelmiyor. Bunlar, yetişkinlerin de keyifle okuyabileceği çocuk kitapları değil bir kere. Bir çocuk bu iki kitabı okuduğunda neler düşünür, neler hayal eder bilemiyorum çünkü ikisi de birbirinden gerçekçi kitaplar. Dövülen, öldürülen köpekler, insanların gaddarlığı, doğanın ayrı, medeniyetin ayrı açılardan acımasız olması... Tüm bunlara bir çocuğun anlam verebileceğini, ana karakterlerin yaşadığı ikilemleri, içlerindeki sorgulamaları kavrayabileceklerini düşünmüyorum. 

O yüzden bu kitapları okumak için belirli bir olgunluğa erişilmesi gerektiği kanısındayım ben. En erken lise döneminde okutulması gerektiği görüşündeyim. Keşke ben de bu kadar geç okumasaydım...

Okuduğum bir makalede bahsedildiğine göre bu iki kitap da London'ın kendisini ifade ettiği romanlar. Buck ve Beyaz Diş kendi yaşamının birer yansıması aslında. Kötü geçen çocukluğu, üvey babasına karşı duyduğu çelişkili hisler, hayatının ileriki dönemlerinde içine düştüğü manevi boşluk bu iki kitapta da kendisini bir şekilde gösteriyor. Kısacası London'ın ruh hali kitaplarına da büyük ölçüde sızıyor ve sonrasında bunların tahlilini yaptığınızda kitaplardan daha çok etkileniyorsunuz. 

Okumak istersiniz diye oldukça ilginç bulduğum bir makalenin ismini de ekliyorum. Yapılan çözümlemeleri kitapların ardından sıcağı sıcağına okuduğunuzda daha da çok hayrete düşeceğiniz noktalara değinilmiş. Psychoanalysis of Jack London’s The Call of the Wild and White Fang , Hongyan Yang, School of Foreign Languages, Leshan Normal University, Leshan, China.

Bu arada Beyaz Diş'i bir tık daha çok sevdiğim için ona 5, Vahşetin Çağrısın'a da 4 yıldız verdim. İkisi de mutlaka okunması gereken kitaplar arasında benim için. 

Jack London okumaya Demir Ökçe ile devam etmek niyetindeyim. Ayrıca artık yazarı, favorilerim arasında saymaya başlayabilirim. 

Eğer yazardan hiçbir kitap okumadıysanız hemen okumaya başlamanızı tavsiye ederim. 



Siz Beyaz Diş'i ya da Vahşetin Çağrısı'nı okudunuz mu?

Hakkında neler düşünüyorsunuz?

Benimle paylaşın!

Yorum Gönder

7 Yorumlar

  1. Jack London en sevdiğim yazarlardandır, Martin Eden mükemmel bir kitap. :)
    Demir Ökçe de oldukça güzel, seversin bence onu da.
    Vahşetin Çağrısı'nı almıştım ben ama hala okuyamadım, vicdanım sızlıyor. :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Demir Ökçe için sabırsızım ne yalan söyleyeyim :D Okursun daha, hiçbir şey için geç değil :')

      Sil
  2. Beyaz Diş'i daha okumadım. yeni yılda mutlaka okumak istiyorum. Biz Beyaz Diş'i 6.sınıflara okuttuk ve çocuklar çok sevdi. kitabı okumadığım için doğru bir yorum yapamam ama bahsettiğin şiddetten olumsuz etkilenmemelerine sevindim.

    Bu arada blogunun sağ tarafında Oz'u okuduğunu gördüm. Yorumunu bekliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de o yıllarda okuyan arkadaşlarımı görüyordum, belki sansür uygulanıyordur biraz bazı basımlarında... Yine de herkes benim etkilendiğim gibi etkilenmiyor da olabilir. :') Beyaz Diş'i seveceğinden eminim ablacım :') Oz'u yeni bitirdim, yorumunu en kısa zamanda yazacağım...

      Sil
  3. Jack London'da Stefan Zweig gibi desene :) Vahşetin Çağrısı kitabını okumadım bir fikrim yok ama Beyaz Diş çok güzeldi. Görüşlerine katılıyorum, çocuk kitabı denemez gerçi ben ergenlikteyken okumuştum tam zamanını hatırlamıyorum ama çok etkilenmiştim kitaptan. Tekrar okumak isterim. Senin bu yazılarını seviyorum. Hiç aklımda olmayan yazarı hatırlatmış oluyorsun ve bu sayede güzel eserlerini okuma fırsatını buluyorum. Bu arada yeni yılın kutlu olsun. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beyaz Dişi sevdiysen Vahşetin Çağrısını da mutlaka seversin Red. Çok teşekkür ederim, böyle düşünmen beni çok mutlu etti :') Senin de yeni yılın kutlu olsunnn! ^.^ -

      Sil
  4. Bu saydıklarından herhangi biriyle başlayabilirsin, hepsi birbirinden güzel eserler :')

    YanıtlaSil