Aylık Rapor | Ağustos 2020

 


Bloga aydan aya, aylık rapor yazmak için uğrar oldum. Tuhaf olan bunun için herhangi bir geçerli sebebimin, kabul edilebilir bir bahanemin olmaması. Evden çıkmıyorum, olması gerektiği gibi evde kalıyorum ve tek yaptığım kitap okumak ve bir şeyler izlemek. Aslında durmadan blog yazmam, izlediğim ve okuduğum her şeyin yorumunu yapmam gerekir. Her gün bir şey, hatta iki üç şey yayınlamam gerekir ama yazma hevesimin olmadığı o dönemlerden birindeyim. Çok şey hakkında çok fikrim var ama bunları yazıya dökecek enerjiyi ve hevesi bulamıyorum kendimde. Aklımda yazmak istediğim tonla şey var ama bilgisayar başına oturup bunları kelimelere dökmek gelmiyor içimden. Hep bir erteleme isteği var, ertelenen şeyler de genelde hiç yapılmıyor, ya da yapılsa da içine sinmiyor insanın. Benim için böyle. 

Neyse, gelelim bu ay neler okuyup neler izlediğime filan. Ağustos kendime tatil olarak verdiğim son aydı. Geçip gittiğine çok üzülüyorum ama bir yandan da sonbahar geldiği için inanılmaz mutluyum. Ben bahar insanıyım, ilkbaharı da sonbaharı da çok seviyorum. Hele İzmir'in baharları bir başka oluyor bence. Cehennem sıcaklarının da bu mevsim değişikliğinin farkına varıp yakın zamanda geçmesini gönülden temenni ediyorum. 




Ne Okudum?

*Sefiller / Victor Hugo|  Cilt I 

*Yenilmez / Stanislaw Lem

*Twilight / Stephenie Meyer

*Böyle Buyurdu Zerdüşt / Friedrich Nietzsche

Sıralama, beğenimle orantılı olmuş, şaşırtıcı. Aslında hep güzel kitaplar okuduğum bu ay. Aralarında nefret ettiğim bir kitap yok. Sefiller'in ilk cildi, olayları bildiğim halde, büyük merak ve keyifle okuduğum bir kitap oldu. Bu ayın en iyisi o. İkinci cildi okumak için sabırsızlanıyorum. Yenilmez, Karanlık Şato okumasıydı, temamız bilim-korkuydu. Temanın hakkını veren bir kitaptı, merakla ve gerilerek okudum. Ayrıca Stanislaw Lem, çoktandır okumak istediğim bir yazardı, bu kitabıyla kendisiyle tanışmış oldum. Tanıştığıma da çok memnun oldum. Lem okumaya devam..


Twilight'ı bir arkadaşımla, bir anlık bir kararla okumaya başladık. Instagramda bir grup Alacakaranlık maratonu yapıyordu ve ben de görünce çok heveslendim, Alacakaranlık seven arkadaşlarımın hepsine teklif götürdüm. Didoşum kabul etti, birlikte başladık. Ben seriyi daha önce okumamıştım, daha doğrusu yarım yamalak okumuştum ki bence yarım yamalak okumak hiç okumamaktan daha kötüdür. Filmden daha iyi değildi kitap, hatta Didem de ben de filmin daha güzel olduğuna kanaat getirdik. Kafa dağıtan ve dedikodu malzemesi çıkaran bir okuma oldu, sevdik.


Böyle Buyurdu Zerdüşt bu ayın sonunda yapmaya başladığım mini Nietzsche maratonumun ilk kitabıydı. Nietzsche'nin görüşlerine aşina olduğum için okurken çok zorlanmadım ama anlamakta güçlük çektiğim yerler de oldu. Yorumu gelir büyük ihtimalle, ertelemezsem, inşallah ertelemem. 

Ne İzledim?

Filmler

*Paranormal Activity 1 (2007)

*Paranormal Activity 2 (2010)

*Paranornal Activity 3 (2011)

*Paranormal Activity 4 (2012)

*Paranormal Activity 5 (2015)

Kız gecesi yaparken korkmak isteyince benim aklıma başka film gelmedi (yerli korku filmlerinin daha korkunç olduğunu biliyorum ama sırf bu yüzden izleyemiyorum onları). En son filmi pek beğenmedim. Gerilim var evet, o da aniden çıkan şeyler, birden verilen gürültülü sesler insanı anlık korkutuyor. Ama diğer filmlere bakacak olursam son film biraz zorlama geldi bana. Bana göre en korkuncuysa ilk üç film. Hikayesi de gayet mantıklı ilerliyor ayrıca. 


*The House That Jack Built (2018)

Lars von Trier'den nihayet bir film izledim. Etkilenmedim diyemem, üzerine konuşması, düşünülmesi gereken bir film. Herkes beğenmez ama.


*Knock Knock (2015) Uzak durun, vakit kaybının da kaybı.

*Cep Herkülü: Naim Süleymanoğlu (2019) Çok güzeldi, fena duygulandırdı.


*Breaking In (2018)

*Fatal Affair (2020)

*Enough (2002)

Bu üçü de azıcık gerilim, biraz aksiyon sevenler için çerezlik filmler. Enough da J.Lo var, pek güzel.


*21 Bridges (2019) Polisiye, aksiyon, gerilim ve biraz da şaşırtmaca seviyorsanız kesin izleyin. Bu arada R.I.P Chadwick Boseman.


*Sofra Sırları (2017) İzlemeseniz de olur.

*Aydede (2018) İzlemeseniz de olur.

*Twilight (2008) Bildiğiniz gibi..

*Halloween (2018) İzlemeyin. Sadece Haluk Bilginer sahnelerine bakıp çıkın, oyuncuyu çok seviyorsanız.


*Shimmer Lake (2017)

*Time Trap (2017)

Bu son ikisi gerçekten izlenmeye değer filmler bence. İlki zamansal olarak farklı ilerleyen bir film; olayları geri sarıyor. Aslında hikayenin nasıl böyle sonlandığını görüyoruz önce, sonra nasıl geliştiğini yavaş yavaş, gün gün geri giderek öğreniyoruz, en sonunda da nasıl başladığını.. Hikayenin bu şekilde geriye doğru anlatılması bence çok ilgi çekiciydi. Keyifle ve merakla izledik. İkinci film ise zamanda yolculuk temalı şeyleri sevenlere hitap ediyor. Tam olarak zamanda yolculuk da sayılmaz aslında ama öyle gibi..gibi.. Siz bu temalı filmleri seviyorsanız mutlaka izleyin bunu, o kadarını söyleyeyim. 




Diziler

*Hospital Playlist (2020)

Herkesin çok sevdiğini duyup yine bir tavsiye üzerine başlamıştım. İlk bölümünden beni kendine çeken bir dizi oldu Hospital Playlist. Geçen ay başlamıştım, kalan birkaç bölümünü bu ayın başında izleyip -ne yazık ki- bitirdim diziyi. Ama sanırım ikinci sezonu da gelecek. Normalde alıştığımdan Kore dizilerinin ikinci sezonlarının olması hoşuma gitmiyor. Daha önce hiç birden fazla sezonlu Kore dizisi de izlemedim sanırım. Ya da öyle sanıyorum :D Neyse, Hospital Playlist sonsuza kadar devam edebilir, şikayet etmeden izlerim. Diziyi, karakterlerini çok sevdim. Favori karakterim ise Lee Ik-Joon. Devamını dört gözle bekliyorum.


*Sex and the City | 1. Sezon (18 Bölüm) + 2. Sezon (8 Bölüm)

Aslında uzun zamandır merak ettiğim bir diziydi ama Netflix'de olmadığı için webden izlemeye üşeniyordum. Kardeşimin ısrarıyla Blutv üyeliği alınca, bu diziyi de orada görünce çok sevindim ve hemen izlemeye başladım tabii. İnanılmaz bağımlılık yapan bir dizi, nasıl bitiyor anlamıyor insan. Yirmişer dakikalık bölümleri olmasından kaynaklı olabilir fakat o yirmi dakikanın her saniyesi dolu dolu. Diyalogları, her bölüm işlediği farklı konular çok çok güzel. İnsan ilişkilerine dair son derece kaliteli bir yapım bence. Gossip Girl sevenler kesinlikle Sex and the City'i de keyifle izlerler. 


*Reply 1988 (2015) 13 Bölüm

Ne desem ki... Çok sevdim, çok seviyorum. Bu dizi normalde hiç ilgimi çekmiyordu ama radarıma Hospital Playlist benzeri diziler ararken yakalandı. Aynı yönetmenin elinden çıktıklarını görünce aslında hiç beklemedim. Allahım, iyi ki karşıma çıkmış. Reply 1988 tartışmasız bugüne dek izlediğim en iyi Kore dizisi. Aşık oldum, çok bağlandım. Yorumu gelir büyük ihtimalle. Bitmemesi için özel bir çaba sarf ediyorum. İzlediğim bölümleri tekrar tekrar bıkmadan izliyorum filan. Keşke 8493789034890 bölüm olsaydı..


*Don't Dare To Dream (2016) | 10 Bölüm

Hospital Playlist bittikten sonra canım biraz da saf romantik-komedi izlemek istiyordu. Birkaç seçenek vardı önümde; Something in the Rain, Angel's Last Mission ve Don't Dare to Dream. Öncesinde Hospital Playlist'i izleyip Jo-Jong Suk'a aşık olmasaydım büyük olasılıkla Don't Dare to Dream'i seçmezdim. Ayrıca kadın başrol olan Gong Hyo-Jin'i de çok seviyorum. İkisini izlemek varken diğerlerini gözüm görmedi pek. Yarısını izledim, güzel olmasına güzel ama sıradışı bir şey yok pek. Farklı bir şey sunmuyor yani çok fazla. Kafa dağıtmalık, üstüne düşünmeye gerek olmayan çerezlik dizilerden. Tek bir güzel yanı var, ondan da başka bir yazıda bahsedeceğim. 


*Keşanlı Ali Destanı (2011) | 5 Bölüm

Yine uzun zamandır izlemek istediğim ama izleyemediğim bir dizi. Sebebi de yayın haklarının Blutv'de olmasıydı, hiçbir sitede bulamıyorduk. Blutv üyeliği alınca Keşanlı Ali'ye de başladım hemen. İyi oldu. Bölümler çok uzun olduğundan yarım yarım izliyoruz. Yemeklerde açıyoruz iyi oluyor. Bu sene oyununu da okumuş ve çok beğenmiştim. Aslından ayrılan çok fazla nokta var ama bence güzel uyarlamışlar, ana fikri korumuşlar en azından. Nejat İşler'i de pek seviyoruz. Keyifle izliyoruz vallahi.



Ne Yazdım?

*Sırça Köşk / Sabahattin Ali | bahtiyar köpek ve bahtiyar olmayan öyküler üzerine


Ne Dinledim?

Devamlı ama devamlı, durup dinlenmeden, hiç bıkmadan ve asla usanmadan Reply 1988'de çalan o müthiş şarkıları dinledim: A Chance Encounter (ki kendisine Hospital Playlist'te dinlediğimde bayılmıştım), Last Night, To You (ki kendisi aynı zamanda dizimizin jenerik müziği), Hyehwadong, Don't You Worry, Youth (bu son ikisinin iki versiyonu var, ikisi de birbirinden güzel) en çok sevdiklerim oldular. Hospital Playlist'ten de dinlediğim birkaç parça oldu: Lonely Night, Deep in the Night.


Bunlardan başka, arada sırada, The Weeknd dinledim, özellikle In Your Eyes ve bunun Doja Cat'le olan versiyonunu çok dinledim. Wasted Times dinledim, baya hem de. Sweet Dreams ve farklı coverlarını dinledim. Sonra Britney Spears'ın meşhur hiti, Baby One More Time'ın orijinalinden daha çok hoşuma giden bir coverını buldum, onu bolca dinledim. The Marias grubunu keşfetmiş oldum - ah ne güzel bu yeni müzik keşifleri! Over the Moon, Ruthless, Hold It Together ve Only In My Dreams şimdilik beğenilen şarkılarıma eklendi.


Twilight etkisiyle yine hep Eyes on Fire, 15 Steps ve Leave Out All The Rest dinledim bir süre. R.I.P Chester Bennington.




Sırada Ne Var?

Nietzsche maratonum bitti, bugün itibariyle. Ecce Homo ve Deccal'i okudum. Bunlar beni düşünsel olarak epey yordu. Aslında sırada Sefiller'in ikinci cildi var ama gözüm bu ay için raftan indirdiğim Yerdeniz Büyücüsü'nde. Sanırım 50 kitaplık hedefimi bununla tamamlayacağım. Bu sene bitmeden Yerdeniz Serisi'ni okumuş olursam çok mutlu olurum. Beklentim çok yüksek, bakalım. Sonra Sefiller ile devam edeceğim. Karanlık Şato'da bu ay şato ya da malikanede geçen bir kitap okuyacağız, ben Henry James'den Yürek Burgusu'nu okumayı düşünüyorum. Konusuyla ilgili hiçbir fikrim yok, kulüpten kızlar tavsiye etti, onların zevkine güveniyorum. 


Bir Marquez  okuyasım var bu ay, bir de yerli bir klasik ama bunlar hangi kitaplar olur hiç bilmiyorum. Biraz anlık olacak bu okumalarım. Marquez'den okumadığım dört kitap kaldı, belki onlardan birini okurum, belki de yine kıymam okuduklarımdan birini yeniden okurum. Ruh halime göre yani. Sefiller kesin bitecek ama bu ay, başka da bir şey istemem aslında. 


Reply 1988 biter, ben de arkasından bir posta ağlarım, bırakmam istemem, izlemeye devam ederim büyük ihtimalle. Don't Dare to Dream de biter gibi. Bitmese de yanına bir dizi daha katmayı düşünüyorum. Reply 1988 ve Hospital Playlist'in yönetmeninin Prison Playbook'u var. Onu izleyeceğim kesin, bu ay olmasa da bir gün.. Sex and the City'e de devam...


Blogda daha aktif olmayı umuyorum. Burası ıssızlaştı ama en önce kendim için yazdığım için depresyona girmeyeceğim. 




Siz bu ay neler yaptınız?
Neler okuyup neler izlediniz?
Benimle paylaşın!

Yorum Gönder

3 Yorumlar

  1. Benim ayım banyo yenileme ile geçti. Banyo daha küçüldüğü için ben sevmedim ama idare ediyoruz😀 Knock Knock'u keşke bakmasaydın. İzlediğimden değil ama seven bir kişi duymadım. Sanırım sen de Keanu cazibesine kapıldın😅

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yeni banyonuz hayırlı olsun, güle güle kullanın :') Ya aslında ben Keanu Reeves'i pek sevmiyorum, bana hitap etmiyor. Sırf gerilim kategorisinde olduğu için açıp izledim, pişmanım :D

      Sil
  2. Blogla ilişkimiz aynı seninki gibi. Yazmak istediğim yazmam gereken çok şey var ama o enerjiyi kendimde bulamıyorum. Yine de yılın geri kalan zamanında daha aktif olmak istiyorum. Yazılmayan konular birikince hiç yazılmıyor çünkü.

    Sex and the City'i ben de izlemek istiyorum ama netten dizi takip etmek zor geliyor. Bu yüzden Netflix'te ne varsa onları izliyorum. Neyse ki izlemek istediğim çok dizi var orada. Bu sene beni oyalar. Seneye belki Amazon'a üye oluruz. Orada da çok güzel diziler varmış.

    Alacakaranlık serisini okuyalı en az on sene oldu. O zamanlar beşinci kitap iptal olunca yıkılmıştım :-) İnternete düşen küçük bir kısmını zevkle okuduğumu hatırlıyorum. Bu yüzden son kitabını mutlaka okumak istiyorum.

    YanıtlaSil