Peygamberin Şarkısı / Paul Lynch | Kitap Yorumu
*Kitap yazıldığı 2023 yılında edebiyat alanında prestijli ödüllerden biri olan Booker Ödülü’nü almış.
"Başkalarının kâbusu sizin kâbusunuz olmasın! İrlandalı yazar Paul Lynch'in 2023 Booker Ödülü'ne değer görülen “anıtsal” romanı Peygamberin Şarkısı, totaliter güçlerce iç savaşa sürüklenen bir toplumun kodlarını sorgulayan sarsıcı bir direniş distopyası. Kitap, dört çocuklu bir annenin ailesini güvende tutmak için verdiği büyük mücadeleyi edebî hazzı doruğa tırmandıracak bir anlatıyla buluşturuyor."
Kitabın Booker Ödülü’ne layık görülmüş olması ve distopya türünde yazılması elbette okurda bir beklenti oluşturuyor. Bende de belli bir beklenti vardı. Bu beklentim karşılanmadı ama bu sefer karşılanmayan beklentimin sonucunun iyi olduğunu düşünüyorum. Kısacası iyi ki kitap beklediğim gibi değilmiş.
İlk bakışta kitabın göze çarpan en önemli özelliği, yazarın paragraf tekniği kullanmamayı tercih etmesi. Ayrıca metinde hiçbir diyalog belirteci de yok, yani konuşmalar konuşma çizgisi veya tırnak işaretiyle belirgin hale getirilmemiş. Söylenenler satır aralarında verilmiş, hatta bazen ardı ardına sıralanmış cümlelerden bazıları karakterin iç monoloğunu, bazıları o an yapılan eylemi, bazıları da çevreden gelen konuşmaları aktarıyor. Bu, alışılmışın dışında bir anlatım şekli. Çoğu okurun bu durumdan ötürü kitabı “okunması zor” kategorisine soktuğunu gördüm. Öte yandan ben, yazarın bu şekilde bir anlatım tarzı seçmesinin bir sebebi olduğunu, bu üslubun belli bir amaca hizmet ettiğini düşünüyorum. Bana da ilk başta tuhaf gelse de okudukça alıştım ve kitabın anlattıklarıyla da uyumlu olduğunu gördüm bu anlatımın. Yine de, okuması zor demesem de, dikkat gerektirdiğini belirtmem gerek.
Diyalog belirteçlerinin olmaması noktasında, yazarın bu tercihini çok yerinde buldum. Konuşma çizgisi veya tırnak işareti olmadan verilen diyalog/konuşmalar bana şunu düşündürdü: karakterlerin konuşmaları, söyledikleri düz metnin içine adeta saklanmış, gizlenmişti. Sesleri kısılmış gibiydi. Dışarıdan bakan bir gözün ayırt edemeyeceği hale getirilmişlerdi. Dinleyen kulaklar için bir önlem alınmış gibiydi. Ayrıca, herhangi bir belirtecin içinde verildiği zaman kimin ne dediği daha net hale gelir ve karakterlerin “sesi” ayırt edici olur, vurgulanır. Böyle satır aralarına saklandıklarında ise sesleri perdelenmiş, dolayısıyla bireysellikleri gölgelenmiş gibi hissettim. Bu iki durum, kitapta totaliter, baskıcı bir yönetim söz konusu olduğu için bana çok mantıklı ve anlamlı geldi. Yazarın kitabı böyle yazmasının arkasındaki gerçek sebep bu mudur bilmiyorum ama bende yarattığı çağrışım bu oldu ve bu düşüncelerle kitabı okumak ayrı bir keyif verdi bana.
Kitapla ilgili geleneksel olmayan tek şey yazım şekli değil. Aynı zamanda konuyu ele aldığı yer de alışılmışın dışındaydı. Distopya türündeki kitaplarda genelde olaya eylemin ve isyanın olduğu yerden bakarız. Karakterler içinde bulundukları karanlık düzenden kurtulmanın yollarını arar, en küçük yollarla dahi baş-kaldırıya dahil olmaya çalışır. Peygamberin Şarkısı’nda biz çok farklı bir yerden bakıyoruz kitapta mevcut olan karanlık dünyaya. Bu distopik atmosferi, hayatını bu atmosferde normal haliyle sürdürmeye çalışan dört çocuk annesi bir kadının gözünden deneyimliyoruz. Eilish aslında, bu tür distopik dünyalarda, etkin mücadeleye katılmayan/katılamayan bireyleri temsil ediyor. Çünkü biz hep işin mücadele, başkaldırı tarafını okusak ve okumak istesek de diğer tarafta pasif kalan, kalmak zorunda olan, içinde bir başkaldırı ateşi olsa da çeşitli nedenlerle “yerinde durmak” zorunda kalan insanlar da var. Bu bakımdan yazarın hikayesini anlatmayı seçtiği nokta bence çok anlamlı. Kaos ve korkunun baskın olduğu toplumlarda kaçmayan, kaçamayan, hayatı o şekliyle yaşamaya çabalayan milyonlarca insanın temsili Eilish.
Tüm bunları düşününce kitaba distopya gözüyle de bakmak zorlaşıyor bana kalırsa. Gerçeği olduğu şekliyle anlatan bir kitap Peygamberin Şarkısı. Olanı, olmakta olanı ve muhtemelen olmaya devam edecek şeyi anlatıyor. Kitabı okurken yönetimin yaptıkları, uygulanan baskılar, getirilen kısıtlamalar nedense hiç garibime gitmedi. Eminim çoğumuzun da gitmemiştir. Yani kitapta insan hak ve özgürlüklerinin hiçbir gerekçe olmaksızın hiçe sayılmasını şoke olarak okumadık. Ben sıkça, “bu distopya şu an birçok toplumun gerçeği,” diyerek okudum. Kim bilir şu an bile kitapta yaşananları bizzat yaşayan kaç insan vardır?
Yazarın da bu gerçeğin farkında olması ve bu farkındalığını kitapta karakterin düşünceleri yoluyla dile getirmesi benim için çok anlamlıydı. Eğer böyle yapmasaydı gerçekten dürüstlüğü ve samimiyeti konusunda bir boşluk kalacaktı benim kafamdaki imajında. Bunu dile getirdiği cümlelerle aslında bu tür “distopyaları” anmış ve onlara saygısını da göstermiş oldu. Kitabın anıtsal özelliği de bence buradan geliyor.
Sürpriz kaçırmaması adına hoşuma giden detaylardan bahsetmeyeceğim. Sadece kitabın bana çok şey düşündürdüğünü ve hissettirdiğini vurgulamak istiyorum. İlk başlarda memnuniyetsiz bir tavırla okuyordum kitabı çünkü sanki asıl anlatılması gereken Larry’nin, Mark’ın hikayesiymiş gibi geliyordu bana. Sonra bir nevi at gözlüklerimi çıkardım ve yazarın neden bu hikayeyi buradan, Eilish’in gözünden anlatmayı “seçtiğini” düşündüm. O noktada fikirler birbirini izledi ve doğru ya da yanlış pek çok çıkarım yaptığım bir düşünce mesaisine dönüştü okuma deneyimim.
Aldığı ödülü sonuna kadar hak ettiğini düşünüyorum. Kitabı sürpriz bozmadan anlatmaya/yorumlamaya çalıştım. Konu ve işlenen temalar ilginizi çekiyordu, biraz da gelenekselin dışında bir anlatı deneyimlemek istiyorsanız bence Peygamberin Şarkısı’nı kesinlikle okumalısınız.
Yorum Gönder
1 Yorumlar
Kitabı ismen biliyordum ama konusundan şimdi yazınla haberim oldu ve hem konu hem anlatım çok ilgimi çekti. Önerin için teşekkürler. :)
YanıtlaSil