Komünist Manifesto Üzerine (Karl Marx & Friedrich Engels)
Avrupa’ya bir heyula korku
salıyor: komünizm heyulası.
İlk olarak Komünist Parti
Manifestosu adıyla basılan, aslında bir parti bildirgesi olan Komünist
Manifesto bence tarihin en etkileyici giriş cümlelerinden birine sahip. 1848
Şubatında yazılmış bir cümle, hala geçerli, hala anlamlı. Bir heyula komünizm,
kimilerini korkudan tir tir titretiyor, kimilerini ise kendine hayran
bırakıyor. Böylesi büyük bir idealin hem ürkütücü hem de cezbedici olması hiç
de şaşırılacak bir şey değil.
Komünizm ideolojisinin tarihi
belgesi, Marx ve Engels'in kaleme aldığı Komünist Manifesto olarak kabul edilse
de bu fikrin ilk kez bu bildiri ile ortaya çıktığı, 1848 yılında doğduğu
söylenemez. Platon'un Devlet kitabında da bu fikrin izlerine rastlanır. 1600'lü
yıllarda Thomas More tarafından yazılan Ütopya isimli eserde de komün halinde
yaşayan, ortak mülkiyete sahip bir topluluk tüm ayrıntılarıyla tasvir edilir.
Bir ütopik sosyalizm örneği teşkil eden eserde anlatılan toplum Marx ve
Engels'in kafasındaki komünist toplumla özdeş olmasa da pek çok noktada aynı
özellikleri taşıdıkları görülür (sınıfların ortadan kalkmış olması, özel
mülkiyetin olmaması vs.). Yine de komünizm düşüncesinin etkili bir şekilde
temellendirilmesi Komünist Manifesto ile olmuştur.
Bildirinin ilk bölümüne yazarlar
insanlık tarihinin, sınıfların birbiriyle olan çatışmasından ibaret olduğunu
belirterek başlarlar. Manifesto’nun, Marx’ın geliştirdiği diyalektik/tarihsel
materyalizm kuramı temelinde yazılmış bir metin olduğunu daha ilk cümleden anlamış
oluruz. Bu kurama göre, toplumsal ve siyasal yapılar temelde ekonomik ilişkilere
dayanır, yani bu yapıları şekillendiren ekonomik ilişkilerdir. Bu bağlamda
toplumlar çıkarları birbirine ters olan sınıflara bölünmüştür ve bu sınıflar
arasında yaşanan çatışma toplumsal değişim ve dönüşümü yaratan unsurdur. Köleler
ve köle sahipleri arasındaki çatışmadan feodalizme, toprak sahipleri(feodal
beyler) ve sefler/köylüler arasındaki çatışmadan kapitalizme uzanan bir dönüşüm
görürüz. 19. yüzyıla gelindiğince, Sanayi Devrimi sonrası oluşan işçi sınıfı ve
sermayeyi elinde tutan, biriktiren, kontrol eden burjuva arasındaki sınıf
ayrımı iyice derinleşmiş, iki sınıf arasındaki çatışma olağanüstü büyümüştür. Sermayeye
ve üretim araçlarının tümüne sahip (dolayısıyla siyasi yapıyı da kontrol eden)
kapitalistler ve emeğini satıp sadece hayatta kalmaya çalışan proletarya.
“Kapitalizm kendi mezar kazıcısı olan işçi sınıfını da beraberinde
yaratmıştır.”
Marx ve Engels komünist devrimin
işte bu çatışmadan doğacağını söyler. Komünist bir toplum yaratmak için
öncelikle böyle bir çatışmanın mevcut olması gerekir. Sonraki adım, işçi
sınıfının kendisinin farkına varması, kapitalistler tarafından sömürüldüğünü
anlaması ve kendisini sömürenlere karşı güç birliği yapması, birlik olmasıdır.
Komünist Manifesto da aslında bu amaçla yazılmıştır. Tüm dünyanın işçilerini
birlik olmaya davet eden bir bildiridir.
Komünist kuramın ne olduğunu
yazarlar şu ifadeyle özetlerler: “özel mülkiyetin ortadan kaldırılması”. Marx
ve Engels komünist devrim ile ortaya çıkacak, sınıfsız, paraya ve devlete
gereksinim duyulmayan bir toplum tasvir ederler. Toplumsal ve bireysel
gelişimin son noktası komünist düzen olduğu için farklı sınıflar olmayacak,
dolayısıyla çatışma olmayacaktır. İnsanlar ve toplum arasında çıkar çatışmaları
yoksa, para da yok demektir zaten. Para olmazsa çıkar çatışması da olmaz. Bu düzen
devlete de ihtiyaç duymaz, kendi kendini yönetebilir yetkinliktedir ki zaten
Marx ve Engels devlet kavramını şöyle açıklarlar: “Siyasal iktidar denen şey,
bir sınıfın başka bir sınıfı ezmekte kullandığı örgütlü güçten başka bir şey
değildir.”
Manifesto, komünist devrimle
birlikte, tabii yine belli aşamalardan geçerek ulaşan gerçek komünist devrimle,
sınırlarında ortadan kalkacağından bahseder. Bununla aslında ülkeler arasındaki
çıkar ilişkilerinin, birbirleri üzerine egemenlik kurup birbirlerini
sömürmesinin son bulacağını, dolayısıyla da uluslar arasındaki düşmanlığın yok
olacağını anlatır. Bu ekonomik ve toplumsal düzende sömürünün hiçbir türüne yer
yoktur. Fakat elbette böyle bir idealin gerçekleşmesi için önce bütün
ülkelerdeki işçilerin birleşmesi ve güç birliği edip komünist devrimi
gerçekleştirmeleri gerekir.
İşte Komünist Manifesto’nun özü
kısaca budur. 23 sayfalık bildiride sözü geçen sınıflar tanımlanır,
komünistlerin amacı ortaya konur, komünist toplumun özellikleri anlatılır, bu
toplum düzenine erişebilmek için bir yol haritası sunulur. Bunların yanında
komünizme getirilen eleştirilere de yanıt verilir. Metin temelde işçilere bir
çağrı olduğundan, onlara hitap ettiğinden mesajını gayet anlaşılır ve net bir
şekilde ortaya koymuştur. Üslubuyla gerçekten harekete geçiren bir metin, bir
propaganda metni özelliğini taşır.
“Egemen sınıflar bir komünist devrim korkusuyla tir tir titresin. Proleterlerin
zincirlerinden başka yitirecekleri bir şey yoktur. Oysa kazanacakları koskoca
bir dünya vardır.”
19. yüzyılın en etkili
metinlerinden biri olan Komünist Manifesto, komünizmin ilk resmi bildirgesi
olma özelliğini taşır. Yazıldığı zamandan itibaren pek çok farklı dile
çevrilmiş, pek çok ülkede zorlu yayın süreçlerinden geçmiştir. Yasaklanmıştır.
Bizim ülkemizdeki serüveni de epey dolambaçlı, sıkıntılı olmuştur. Korkulması,
uzak durulması, çatık kaşlarla yaklaşılması gereken bir metin değil bana göre
Komünist Manifesto. Komünist kelimesinin anarşist ve ateist ile eş anlamda
kullanıldığı bir ülkede adından bahsetmek bile soğuk rüzgarlar esmesine sebep
olabilir bazı durumlarda ama ne dediğini okumak, anlamaya çalışmak kimseyi
komünist, anarşist ya da ateist yapmaz.
Kendimden örnek vermem gerekirse,
biraz kişisel olacak ama, ben komünizme ciddi anlamda ilgi duymaya İftarlık
Gazoz filminde yapılan bir analiz ile başladım. Filmde komünist bir karakter
vardı ve onu eleştiren insanlara Muhammet peygamberi örnek vererek onun da
aslında sınıflara bölünmüş bir toplumda bir devrim gerçekleştirdiğini,
dolayısıyla onun da bir devrimci olduğunu söylemişti. Bu benim, inandığım
peygambere bir de bu yönüyle bakmamı sağladı. O zamandan beri
komünizm-sosyalizm okumalarımda kafamda hep bu mesele oldu, olmaya devam
ediyor. Okumaya, düşünmeye, fikir geliştirmeye devam ediyorum, çabam bu yönde.
Hiçbir şey katmasa bile mesela bu
kitapla birlikte yaptığım araştırma sonucu güzel şeyler elde ettim. Mesela Türkiye’deki
komünist hareketin edebiyata yansımalarını araştırırken, bizdeki
toplumcu-gerçekçi eserleri öğrendim, not ettim. İslam-komünizm arasındaki
ilişkiyi araştırırken Roger Garaudy ismiyle karşılaştım, kendisinin bir
sözünden çok etkilendim. Kitaplarını not ettim, okumaya heveslendim. Zaten bir
kitabı okurken en keyif aldığım şey o kitabın beni başka kitaplara
yönlendirmesi oluyor. Bir kitaptan başka ne beklenir ki daha?
Kısacası bence okunması gereken
bir metin Komünist Manifesto. Unutulmaması gereken, bir metni yalnızca hemfikir
olmak ya da olmamak için okumuyor oluşumuz. Düşünce dünyamıza her iki türlü de
katkı sağlayacağını hatırlamamız gerek. Ayrıca, insanın ne ile hemfikir
olmadığını bilmesi de önemli değil midir?
Son olarak şunu belirtmek
istiyorum, Komünist Manifesto yanında başka çalışmalarla da okunursa daha iyi
anlaşılacak bir eser. Anlaşılmaz olduğundan değil ama daha detaylı bir
perspektif kazanmak için elbette salt Manifesto’yu okumak yeterli olmayacaktır.
Ben de şu durumda henüz bildirideki fikirlere karşı bir yorum getirebilir düzeyde
hissetmiyorum kendimi, literatüre hakim değilim, argümanların hepsini okumadım,
üzerine henüz yeterince düşünmedim. Şu an için okumakta olduğum kitaplar giriş
niteliğinde, sizlere de önerebilirim: Marksizm Nedir? (Emilie Burns), Yeni
Başlayanlar İçin Kapital (Mike Wayne) , Sosyalizmin Alfabesi (Leo Huberman) ve
Siyasal Sistemler (Ahmet Taner Kışlalı). Dediğim gibi yavaştan Roger Garaudy’nin
kitaplarına da göz atmak istiyorum.
“Burjuvazi tüm ulusları yok olup gitmemek için burjuva üretim
biçimlerini benimsemeye zorlamakta; onları kendisinin uygarlık adını verdiği
şeyi kabullenmek zorunda bırakmaktadır. Sözün kısası, burjuvazi kendi suretinde
bir dünya yaratmaktadır.”
Yorum Gönder
2 Yorumlar
Sadece kitaplarda artık maalesef:/
YanıtlaSilGüzel bir anlatım olmuş elinize sağlık.
YanıtlaSil