İlk İzlenim #2 | İlk iki kitabı ile narnia günlükleri

 


Narnia Günlükleri
Yazan: C.S. Lewis
Çeviren: Müfit Balabanlılar
Yayım Yılı: 1950-1956 

Kitaplar:
1- Büyücünün Yeğeni
2- Aslan, Cadı ve Dolap
3- At ve Çocuk
4- Prens Caspian
5- Şafak Yıldızının Yolculuğu
6- Gümüş Sandalye
7- Son Savaş


"Sanırım cadıların birçoğu böyledir. Kullanamayacakları şeylerle ya da insanlarla pek ilgilenmezler; aşırı derecede pratiklerdir."

Narnia uzun zamandır okumak istediğim bir seriydi fakat bir türlü ona sıra gelmemişti; ta ki seriyi en yakın arkadaşlarımdan biriyle birlikte okumaya karar verene dek... Sonunda epeydir merak ettiğim bu seriye başlamış oldum, mutluyum.

Bu yazıda ilk iki kitabın, yani Büyücünün Yeğeni ve Aslan, Cadı ve Dolap'ın üzerimde bıraktığı etkiden, bu iki kitap hakkındaki düşüncelerimden bahsedeceğim. Fakat öncelikle seri sıralamasıyla ilgili küçük bir bilgilendirme yapayım.

Bu konu biraz tartışmalı. Bir kitapların basım sırasına göre dizilişi var, bir içerik sırasına göre, bir de yazarın tavsiye ettiği sıra var. Yani karşımızda üç seçenek var ki bu ben gibi kararsız mı kararsız bir insansanız pek hoş bir durum değil. Genelde seçtiğim alternatifin ardından hep "acaba pişman olacak mıyım" diye düşünüp dururum. Bu sefer de öyle oldu elbette ama bir yandan da kendimi doğru olanı yaptığımı söyleyerek teskin etmeye çalışıyorum :D

Serinin vikipedi sayfasında bu sıralamaları bulabilirsiniz. Karar elbette sizin. Benim yukarıda verdiğim sıralama bizim okuma sıramız ve bu olayların meydana geliş sırasına göre bir sıra, içerik sıralaması yani. Bunu bilinçli bir şekilde tercih etmedim, etmedik aslında. Satış sitelerinde Büyücünün Yeğeni birinci kitap olarak geçtiği için direkt onunla başladık ama seriye başladıktan sonra sıralama konusunda bir muğlaklık olduğunu öğrendik. Artık yapacak bir şey yoktu. Aslında yazarın önerdiği sıra ile ilerlemeyi isterdim, böylece okudukça şaşırma olasılığımız artardı. Bazı şeylerin arka planını, asıl hikayeyi okuduktan sonra öğrenmek gerçekten güzel bir etki bırakıyor okuyucu da.

Neyse ki ben Aslan, Cadı ve Dolap'ı çok önceden de olsa uyarlamasından biliyordum, filmi izlemiştim. Bu açıdan, ilk kitapta kurulan bağlantılar çok ama çok hoşuma gitti.

Öyleyse artık kitaplardan konuşmaya başlayabilirim...

"Seçmediğim, konuşamayan hayvanlar da sizindir. Onlara iyi davranın ve bağrınıza basın ama onların yolundan gitmeyin ki konuşan hayvan olmanız bir gün sona ermesin. Çünkü siz onların soyundan geldiniz ve onlara dönebilirsiniz. Bunu yapmayın."

Dediğim gibi biz seriye Büyücünün Yeğeni ile başladık. Bu kitap basım sırasına göre altıncı, içerik sırası ve yazarın önerdiği sıraya göre ise birinci kitap. Kitapta komşu iki çocuğun, Polly ve Digory'nin beklenmedik bir maceraya girişmelerini okuyoruz. İki arkadaş, Digory'nin dayısı Andrew dayının çevirdiği gizli kapaklı işlere tanık olup bu işten kendileri de yakayı sıyıramazlar. Ve olanlar olur. 

İlk bölümünden itibaren heyecanla ve keyifle okuduğum bir kitap oldu Büyücünün Yeğeni. Polly ve Digory'i çok sevdim, kitaptaki diğer karakterler de bence fazlasıyla ilginçti. Andrew dayı da dahil. Kitap, tahmin edebileceğiniz gibi serinin evrenini tanıtıcı, serinin diğer kitaplarında olan olaylara zemin hazırlayan nitelikte bir hikaye anlatıyor. Aslında, yukarda da bahsettiğim gibi, bu kitabı basım sırasında okusaydık, bir şeylerin nedenini, arka planını sonradan öğrenmiş olacaktık ve bu durum daha hoşumuza gidecekti. Bu etkiyi seven okurlar kitabı altıncı sırada okuyabilirler.

Bu kitapla ilgili söylemek istediğim bir başka şey ise bazı olay ve durumların bana Tolkien'in yarattığı evreni hatırlatması. Okumayanlar için sürpriz kaçırmayayım ama özellikle iki yerde aklıma hemen Orta Dünya geldi. Bunları silik yazıyorum ki isteyen seçip okuyabilsin → Öncelikle yüzük meselesi... Polly sihirli yüzüklerden birini takıp ortadan kaybolduğunda kimin aklına doğum günü partisinde herkesi şaşırtıp ortadan kaybolan Bilbo gelmez ki! Yani benim aklıma hemen o sahne geldi, yüzüğün görünmez yapabilme özelliğini anımsattı bana bu sahne. Elbette bu hikayede yüzüğün işlevi farklıydı. Daha büyük bir benzerliği ise Aslan'ın Narnia'yı yaratışına tanık olurken görüyoruz bence. Aslan bu evreni, şarkı söyleyerek, müzikle yaratıyor! Silmarillion'u okuyanlar bilir, zaten hemen başında, Orta Dünya'nın yaratılış hikayesi anlatılır ve orada da yüce güç olan Iluvatar önce kutsal varlıklar olan Ainurları yaratır ve onlara müzik yapmayı öğretir. Ainurların yaptığı müzik de Iluvatar'ın tasarılarını gerçeğe dönüştürür, yani yokluk varlığa dönüşür. 

İşte bu iki kısım bana Orta Dünya evrenini anımsattı, bu hoşuma da gitti doğrusu. C.S. Lewis ve Tolkien aynı dönemde yaşamış ve arkadaşlık etmiş kişiler. Birbirlerinin hikayelerinden etkilendiler mi bilmiyorum ama bence bu benzerlikler görülmeyecek gibi değil :D

Kısacası ben Büyücünün Yeğeni'ni beğendim. Seriyi okumayı düşünmeyenler bile - eğer fantastik hikayeleri seviyorlarsa - bence bunu müstakil olarak okuyabilirler.


"Türk lokumu, lütfen Majesteleri."

Gelelim serinin içerik olarak ikinci, basım sırasında birinci ve yazarın önerdiği sırayla üçüncü kitap olan Aslan, Cadı ve Dolap'a. Kafa karıştırıcı değil mi.. Eh... Sanırım seriyi bitirince ben de bir sıra önereceğim :D


Aslan, Cadı ve Dolap'ın uyarlama filmini yıllar yıllaaar önce izlemiştim, yani anlattığı hikayeyi biliyordum, benim için herhangi bir sürpriz yoktu. Filmi izlemeseydim sürpriz olur muydu... Bilemiyorum.

Öncelikle ikinci kitabı ilki kadar sevemedim. Sürpriz kaçırmadan bunun nedenlerini nasıl anlatacağımı bilmiyorum ama elimden geleni yapacağım. İlk olarak gizem/merak unsurunun eksikliğini sayabilirim sanırım. Kitabı okurken olacakları merak etmiyorsunuz çünkü zaten çok beklendik şeyler oluyor bence. Beklenmedik bir şey olurken bile sonrasında ne olacağını tahmin ediyorsunuz -ama içten içe tahmin etmediğiniz şeyin olmasını diliyorsunuz - ve tahmin ettiğiniz gibi ilerliyor hikaye. 

İkinci ve beni en çok rahatsız eden şey hikayedeki olay ve durumların gerekçelendirilmesini çok basit, hatta saçma bulmamdı. Ayrıntıya girmeyeceğim ama çok önemli şeylerin nedenini kolaya kaçarak açıklama yoluna gitmiş yazar ki bence bu kabul edilemez.  

Üçüncü sebep de hikayede bazı boşlukların olmasıydı. Kurgulanan karakterlerin içinin "boş" olması durumu da var tabii. Aklımda çok fazla soru var ve bunların devam kitaplarında cevaplanmasını deli gibi istiyorum. Bu boşlukların mutlaka doldurulması lazım. Serinin devamında bu sorulara, havada kalan şeylere daha ayakları yere basan açıklamalar getirmezse yazar, ben seriden hiç memnun kalmayacağım.

Kitaptan daha az keyif almamın en önemli sebepleri bunlardı. 


Öte yandan yazarın anlatımını çok beğeniyorum. Masalsı olmasının yanı sırada, daha da önemlisi, samimi bir anlatma şekli var. Çok sempatik geliyor bana, sanki hikayeyi sadece bana anlatıyormuş gibi hissediyorum, bu da yazarla sıcak bir ilişki, adeta gönül bağı kurmamı sağlıyor.  Bunun yanında hoşuma giden bir başka şey ise, kitabın havası. Kar, kış soğuk ayrı bir güzel, sonunda gelen bahar, kuşlar, börtü böcek, çiçekler ayrı bir güzel his veriyor. İç çeke çeke okudum kısacası kitabı sırf bu yüzden. Beğendiğim, okurken hoşuma giden bir başka şey de hikayede kullanılan, görmemenin imkansız olduğu-hatta biraz göze parmak olan- alegori. Lewis hıristiyanlığa ait öğeleri simgesel bir şekilde hikayesine yerleştirmiş, yedirmiş. Bunu örtük bir şekilde değil de oldukça fark edilebilir bir şekilde yapmış olsa da benim hoşuma gitti. Nihayetinde Narnia serisinin hedeflenmiş asıl okuyucu kitlesi çocuklar. Bu tür öğeleri çocuklara böyle bir hikayenin içinde tanıtmak, göstermek bence güzel bir düşünce. 

Yine de, her şey bir yana, sırf hedef kitle çocuklar diye hikayede boşluk bırakılması, havada kalan sorular olması hoş görülemez. Yukarıda bahsettiğim olumsuz şeylerin nedeni şimdilik bana buymuş gibi geliyor. Yani, bunu çocuklar okuyacak, çocuklar da çok soru sormaz, bu boşlukların altını doldurmak istemez, muğlak kalan yerleri irdelemez diye düşünülmüş gibi geldi bana. Umarım bu böyle değildir ve seri bu açıdan tatmin edici bir şekilde ilerler. Ben de sözlerimi geri alırım. Seve seve. 

Şimdi seriyi ya da bu iki kitabı okumuş olanlar için aklımda kalan soruları yazacağım, yine silik bir renkte. Bu kişiler burayı okuyup yorumlarını bana bildirebilirlerse çok memnun olurum → 1. Büyücünün Yeğeni'nde Narnia'yı yönetecek bir kral ve kraliçe seçilmişti zaten. Onlara ne oldu? Nasıl oldu da Jadis bu kadar güçlendi? İkinci kitapta bir kez seçilen kral ve kraliçelerin sonsuza dek kral ve kraliçe olarak kalacağını söylüyor Aslan... Bu ilk kitaptaki durumla çelişmiyor mu? 2. Aslan neden bu kadar güçlü? Herkes onun çok güçlü olduğundan ve cadının ondan korktuğundan bahsediyor ama onun gücünü somut olarak görebildiğimiz tek yer sonlara doğru savaşta cadıyı öldürmesi. Madem bunu yapabilecek gücü var neden bunca zaman beklemiş? Ya da neden kendini feda etme gereği duyuyor? Zaten bu olay da bana çok anlamsız geldi. Altında herhangi bir sebep yokken, cadıdan daha güçlüyken onunla anlaşma yapıp kendini öldürmesine izin vermesi bence gerçekten saçmaydı. 3. Bu çocukların özelliği ne? Yani neden onlar kral ve kraliçe olacak? Buna cevap olarak kitap "çünkü bir kehanet var" diyor ama bence bu ikna edici bir açıklama asla değil. 4. Jadis neden kötü? Onun kötülüğünün arkasında yatan sebep ne? 

Tüm bunlar açıklanmazsa Narnia serisinin gereksiz şişirilmiş bir seri olduğunu düşüneceğim. Yok, açıklanırsa, sevdiğim seriler arasına girebilir çünkü çıkış noktası çok çok hoşuma gidiyor, dahası Büyücünün Yeğeni'ni çok sevdim zaten. 

Siz Narnia serisini okudunuz mu?
Hakkında ne düşünüyorsunuz?
Benimle paylaşın!

Yorum Gönder

6 Yorumlar

  1. kitapları vardı bizde ben çocukken ama hiç okuduğumu hatırlamıyorum çok şaşırtıcı bir şekilde. Film serisi en sevdiğim üçleme serileri arasında ama :')) O masalsı dünyayı ve fantastikliği çok seviyorum, her kar yağdığında aklıma ilk film gelir. Kİtapları da okumak istediğim sizin yazınızdan sonra. Ellerinize sağlıkk.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitap ve filmdeki kıs havası benim de çok hoşuma gidiyor, karı çok seven bir insan olarak mest oldum okuyup izlerken. Çok teşekkür ederim, umarım siz de okuyup beğenirsiniz :')

      Sil
  2. Narnia aslında fantastik severler tarafından pek yeterli bulunan bir seri değil. Çocukken ya da çok fazla fantastik okumadan okunursa tatmin eder. Ben severek okumuştum ama yaşım küçükken okumuş olmama rağmen muhteşem bir seri olduğunu düşünmemiştim. Büyücünün Yeğeni serideki favorim, ortaokulda en sevdiğim kitaplardan biriydi üç kez okumuştum. Ama neden o kadar sevdiğimi bilmiyorum. Beğendiğini görünce sevindim :) At ve Çocuk sıkmıştı. Prens Kaspiyan ile Aslan, Dolap ve Cadı önce filmlerini izlediğim için çok sevememiştim. Diğerleri zevkli kitaplardı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nedenlerini anlayabiliyorum... Demek ki devamında da sağlam açıklamalar getirememiş kalan boşluklara.. Keşke ben de daha küçükken okusaydım, o zaman daha büyük keyif alabilirdim belki. Büyücünün Yeğeni gerçekten güzeldi ama, ben de çok sevdim. Sırada At ve Çocuk olduğu için bu yoruma üzüldüm ama diğer kitaplar en azından okuma süresi boyunca keyif veriyorsa, yetineceğim artık. Yine de durum böyleyse, favorilerime giremeyecek demektir. Neyse, anın tadını çıkarmaya bakacağız :D Değerli yorumun için çok teşekkür ederim :')

      Sil
  3. Filmlerine bayılıyorumm:) İlk olarak küçükken izlemiştim bu nedenle benim için özel bir seri diyebilirim. Kitap olarak elimde sadece Aslan, Cadı ve Dolap kitabı mevcut. Hatta bu yıl içinde özlem gidermek için kitabı okumuştum. Seriyi mutlaka tamamlamak istiyorum, benim açımdan çok hoş ve bilgilendirici bir yazı olmuş. <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslan, Cadı ve Dolap'ı okuduysan, bence Büyücünün Yeğeni sana daha çok keyif verecek. Dediğim gibi bazı şeylerin arka planını anlatması açısından bir anlamda sürprizli bir kitap. Çok teşekkür ederim, umarım serinin geri kalanını ikimiz de keyifle okuruz :')

      Sil