Birkaç Gürpınar Kitabı Üzerine | #kom2020

Yazıda bahsi geçen kitaplar: 

Efsuncu Baba

Gönül Bir Yel Değirmenidir Sevda Öğütür

Dirilen İskelet


Ayrı ayrı yorumunu yazamadığım iki Gürpınar (Hüseyin Rahmi) kitabından bu yazıda bahsetmek istiyorum. İkisini de büyük keyifle okudum. Biri Efsuncu Baba, diğeri de Gönül Bir Yel Değirmenidir Sevda Öğütür (bundan sonra GBYDSÖ olarak geçecektir :D). 


Hüseyin Rahmi Gürpınar okuduysanız önceden zaten yazarın tarzını, işlediği konuları biliyorsunuzdur. Yaşadığı dönem de göz önüne alındığında yazarımızın batıl inançlara olan antipatisini çok iyi anlayabiliyoruz. Yazdığı her kitapta, daha doğrusu benim okuduğum her kitabında bu konuyu hicvederek ele alıyor. Şimdiye kadar yazardan, Cadı, Gulyabani, Kuyrukluyıldız Altında Bir İzdivaç, Dirilen İskelet, Efsuncu Baba ve GBYDSÖ kitaplarını okudum, hepsinde halkın körü körüne inandığı ve bu boş inançlar doğrultusunda eyleme döktükleri pratikler sert bir şekilde değil aksine inceden inceye dokundurmalarla, nükteli bir anlatımla eleştiriliyor. Elbette bunun yanında, o dönem gündemde olan konularda da yazar karakterleri aracılığıyla fikirlerini belirtmekten, aktarmaktan geri kalmıyor. Eğitim, kadınların toplumdaki yeri, ahlak meseleleri, batı özentiliği gibi konularda kitaplarda tartışılıyor. Zaten benim Gürpınar kitaplarında en sevdiğim kısımlar bu konuların tartışıldığı sahneler. Yazarın kurguladığı diyaloglar çok ilgi çekici; okuru içine çeken ve onu da konuşan, tartışan karakterlerle birlikte düşünmeye, konuyla ilgili bir fikir üretmeye iten, neredeyse onu da bu tartışmaya, sorgulamaya dahil eden bir özelliği var diyalogların. 


Neyse çok genel konuştum, kitaplar özelinde bir şeyler söyleyeyim.

Efsuncu Baba okurken pek çok kez sesli bir şekilde güldüğüm nadir kitaplardan biri oldu. Okumaya başlarken bu kadar eğleneceğimi tahmin etmiyordum elbette. Yazarın yine bir şeyleri hicvettiğini biliyordum elbette ama bunu bu kadar komik, aslında traji-komik, şekilde yapması beklemediğim bir şey oldu. Kitap, kendini batıl inançlara kaptırmış, bir yandan da tılsımdır, simyadır bu işlerle uğraşan Enveri isimli birinin (namı diğer Efsuncu Baba) çok değerli bir defineyi arayış hikayesini anlatıyor. Ana karakterlerden ikisi Ermeni olunca, onların Türkçe'yi konuşma şekilleri de hikayeye sempatik, komik, neşeli bir hava katıyor. Kitaplarında insanlar sokakta nasıl konuşuyorsa karakterlerini de öyle konuşturuyor Gürpınar. Burada da bu iki saf Ermeninin diyalogları beni gerçekten eğlendirdi. Kitap aslında çoğunlukla diyaloglardan oluşuyor, anlatımda bir tiyatro metninde olduğu gibi. 

O yüzden okuması çok kolay, tek oturuşta dahi bitebilecek bir kitap. İşlediği konu, olaylar ne kadar acı, üzücü olsa da yazarın bunu anlatış şekli, karakterlerin bu olayları yaşayışı gerçekten insanı ister istemez güldürüyor. Bu hikayeden güzel bir komedi filmi çıkacağını da düşünmüştüm okurken. Yazarı seviyorsanız, mutlaka okuyun. Yazarı daha önce hiç okumamışsanız başlamak için güzel bir kitap olabilir. Bence Efsuncu Baba insanın modunu yükselten, gününü güzelleştiren bir kitap. Eee gülmek insana iyi geliyor sonuçta..

Gelelim, bu ay içinde okuduğum GBYDSÖ kitabına. Zaten kitabın adı bana çok komik geliyordu, konusunu bilmeden başladım kitaba. Aslında Goodreads'te okumak istediklerim klasörüne eklerken kitabı, hakkında yapılmış bir yorum dikkatimi çekmişti. Yorumda kitabın çok ahlaksız şeyler anlattığından ve kötü bir kitap olduğundan bahsediliyordu. Şaşırmıştım açıkçası çünkü Gürpınar'ı az çok tanıdığımı düşünüyorum artık, bu yorum pek inandırmadı beni o yüzden. 

Kitabın alt başlığı "Karımı Nasıl Aldattım?". Hikâyenin anlatıcısı Şadan isimli genç bir adam. Bu adam son derece çapkın bir genç, kadınlara o kadar düşkün ki kitabın başlarında cinsel yolla bulaşan hastalıklardan birini kaptığından bile bahsediyor. Neyse, anne babası bu ele avuca sığmaz genci dizginlemek için çareyi onu evlendirmekte buluyorlar. Evlilik onu bu huyundan vazgeçiriyor mu, tabii ki hayır. Kitapta anlatılanların ahlak dışı olduğunu kabul ediyorum fakat yazar da tam olarak bunu anlatmak, yansıtmak istiyor zaten. Yalnızca toplumdaki bu bozukluğu anlatmıyor hatta, bunu eleştiriyor da. Bunu görememek çok tuhaf gerçekten. 

Yine yer yer güldüğüm, komik kısımlar vardı kitapta. Gizli kapaklı işler yürütüldüğü için insan merakla okuyor sonunda ne olacak, bu işin sonu nereye varacak diye. Buna ilaveten, her kitapta olduğu bu kitapta da felsefi tartışmalar vardı. Dönemin aydınlarından biri olarak karşımıza çıkan Hürrem Bey'in olduğu diyaloglarda özellikle derin mevzulara değinildi. Şadan bu konuşmalardan sıkıldı ama ben okurken çok keyif aldım.

Yazarı seviyorsanız bu kitabını da es geçmeyin. Yazara başlamak için iyi bir kitap olur mu bilemiyorum ama biraz beklendik gelebilir. Bence yazara başlamak için en ideal kitaplar Efsuncu Baba ve Dirilen İskelet

Dirilen İskelet demişken bir şeye de değinmek istiyorum. Bendeki Gürpınar kitaplarının çoğu İş Bankası Kültür Yayınları'nın Günümüz Türkçesiyle serisinden çıkan basımlar. Yalnız Dirilen İskelet'i kapağı çok güzel göründüğü için ve henüz İş Bankası bunu basmadığı için Everest Yayınları'ndan almıştım. Everest, Gürpınar'ın birçok eserini basmış, kapakları da gerçekten çok güzel. Yalnız basımla ilgili birkaç olumsuzluk yaşadım, bunları burada belirtmek istiyorum ki alacaklara bir uyarı olsun.

Öncelikle kapaklar mı demeliyim, hamurdan mı neden tam bilemediğim bir şey yüzünden, okurken kitabın sırtı kırıldı, böyle çizgi çizgi oldu (hiç sevmem). Ortasına geldiğimde iyice ikiye ayrıldı, biraz daha üzerinde durarak okusam, üstünü çizsem, not almaya kalksam filan kesin yapraklar elimde kalırdı. Dikkatlice okumaya çalışmak da insanı ister istemez geriyor. Bu hiç hoşuma gitmedi.

Bir diğer husus da sözlük meselesi. Diğer kitaplarda da böyle mi bilmiyorum ama - ki büyük olasılıkla böyledir - özgün metni basıp baskıya sözlük ekliyorlar. Ben bunu bilerek aldım kitabı, sorun olmadığını düşündüm ama kitabı açtığımda sözlüğün en arkaya eklendiğini görünce hayal kırıklığına uğradım. Metni okurken devamlı arkaya dönüp bakmak benim için hiç pratik değil açıkçası. Birkaç kelime olsa neyse derim ama bilmediğim çok fazla kelime çıkıyordu ve bu durum beni çok yordu açıkçası. Okuma keyfimi baltaladı bile diyebilirim. O yüzden bundan sonra Günümüz Türkçesi serini takip edip Gürpınar basıldıkça İş Bankası Yayınlarından toplayacağım yazarın kitaplarını. Umarım yazarın daha fazla kitabını bu seri kapsamında basarlar. Yoksa mecburen başka alternatifler arayacağım. Everest son çarem olacak, çünkü bu iki olumsuzluk eğer alternatif varsa kendimi mecbur bırakabileceğim bir durum değil.

Bundan başka bir yazıda bahsetmiştim sanırım ama yinelemek istedim. 

Aralıkta da İnsanlar Maymun Muydu? kitabını okuyacağım yazarın. Bunun da Everest'ten çıkmış bir baskısı var ama hiç yanaşmadım ve hiç bilmediğim, popüler olmayan bir yayınevinden aldım kitabı. Günümüz Türkçesi ibaresini görünce hiç tereddüt etmedim açıkçası. 

Bakalım, okuduktan sonra mutlaka hem kitabı hem de baskıyı yorumlarım burada.

Siz Gürpınar okuyor musunuz?
En sevdiğiniz kitabı hangisi?
Yazarın kitaplarını hangi yayınevinden okuyorsunuz?
Benimle paylaşın!

Yorum Gönder

3 Yorumlar

  1. Keyifle okuduğum bir paylaşım oldu.. Kalemine sağlık :)

    YanıtlaSil
  2. Yazarı geç keşfettin ama çok sevdin. Ben sadece Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç kitabını okudum. Henüz yazar hakkında bir fikrim oluşmadı. Çok sevilen kitaplarından birkaçını daha okumak istiyorum.

    YanıtlaSil