Muggle Kumbarası #1 | harry potter, toy story ve into the night



✩Anahtar kelimeler: harry potter, toy story, into the night

Herkese merhaba!

Sanki her yazı dizisine düzenli olarak yazıyormuşum gibi yeni bir yazı dizisi başlatmaya karar verdim. Ama sağlam bir gerekçem var. Birkaç kişiden "Aylık Rapor"larımın fazla uzun olduğu yorumu geldi. Aylık raporlarımın içeriği çok kabul ediyorum, çok fazla şeyden bahsediyorum bu yazılarda. Oysa raporlar kısa ve anlaşılır, çabuk okunur olmalı. En azından blog raporları. Ben de dedim ki madem her okuduğum, izlediğimin müstakil yorum yazısını yazmıyorum; ayrı bir yazıda fikir belirtmediğim materyallerin yorumunu tek bir yazıda toplayayım - biriktireyim! 

Bitirmediğim ama izlemeye, okumaya devam ettiğim dizi-film-kitaplardan da bu yazılarda bahsetmeyi düşünüyorum. Tam anlamıyla kumbara gibi kullanacağım yazılar olacak bunlar. 

Bu yazıda da son zamanlarda okuyup izlediğim şeylerden bahsedeceğim biraz. 



Instagramdan beni takip edenler biliyordur, orayı daha sık kullanmaya başladım. Okuduğum kitapların, izlediğim şeylerin kaydını tutmak kolay geliyor. Sıcağı sıcağına çabuk yorumlar da yazabiliyorum. Telefonumdan blogger kullanamadığım için - bana hiç pratik gelmiyor - orası bu tip şeyler için alternatif haline geldi. 

Neyse, oradan takip edenler bilir bu sıralar bir ödevim için Hermione odaklı Harry Potter serisini okuyorum yeniden. Ekitap okumak istemediğim için - çünkü online dersler ve ödevler için yeterince gözlerime işkence ettim - basılı olanları tercih ettim; yani çeviriden okuyorum seriyi. Bu üçüncü okuyuşum oluyor; ilk okuyuşumda da çeviriden okumuştum ama uzun zaman önceydi. O zamanlar çok severek hatta ayıla bayıla okuduğumu hatırlıyorum ama işin içinde olduğumdan mıdır, devamlı çeviri kuramı okuyup çeviri eleştirisi yaptığımdan mıdır nedir bu sefer istemeden eleştirel bir gözle okuyorum çevirileri. Bu da okuma zevkini olumsuz etkileyen bir şey aslında. Bendeki baskılar da eski biraz, belki revizyondan geçmiştir çeviriler. Özellikle kapaklar değişirken belki çeviriyi de gözden geçirmişlerdir. Yeni kapaklı versiyonları okuyanlar, ne diyorsunuz bu konuda?

Çeviri bir yana, unutmayı başardığım bazı ayrıntıları hatırlamak çok mutlu ediyor beni. Başardığım diyorum, çünkü bunun için özellikle uğraşıyorum, söz konusu sevdiğim kitaplar olunca. Yeniden okurken keşfedecek daha çok şey olsun diye. Bazı kitaplarda buna bile gerek kalmıyor ya, neyse. 

Şu günlerde Azkaban Tutsağı'nı okuyorum. Ay sonuna kadar Ateş Kadehi'ne başlamış olmayı umuyor, dahası planlıyorum. Doğrusu, öyle olmak zorunda. 

Hermione odaklı okuduğumu söyledim. Neden böyle bir şey yapıyorum biraz bahsedeyim. Ödevimin konusu kurgusal dünyada çevirmen temsilleri. Bu konuyu ele almak konusunda bana ilk kıvılcımı Ozan Beedle vermişti. Biliyorsunuz onun temsili çevirmeni Hermione Granger. Ben de buradan hareketle onun bu kitabın çevirmeni olmasını sağlayan özelliklerin ne olduğunu sordum. Şimdi de bu soruyu tartışabileceğim veriler topluyorum kitaplardan. Aklımıza hemen Hermione'nin çalışkanlığı geliyor elbette fakat ben başka detayları da yakalamaya çalışıyorum. Öyle işte, keyifli bir okuma oluyor. 

Okuma işleri böyle, bir süre daha Harry Potter okumaya devam edeceğim. Bu ödevi haziranın ortasında teslim etmem gerekiyor, o yüzden veri toplama konusunda hızlanmam lazım. Önümüzdeki günlerde okumaya epey vakit ayıracağım ama sorun mu, elbette değil. Harry Potter okuyarak ödev yapıyorum, belamı mı istiyorum! :D



Derslerim, ödevlerim, çalışmalarım hep okumak ya da okuyup-çevirmek odaklı olunca kafamı dağıtmak için bazen kurgu okumak mümkün olmuyor. Okumaktan oluşan yorgunluğu okumak almıyor yani kimi zaman. Öyle zamanlarda da dizi-filmlere yöneliyorum elbette. Son zamanlarda güzel diziler-filmler izledim. 

İlk olarak Toy Story'nin son filminden biraz bahsetmek istiyorum çünkü serinin yeri bende çok ayrıdır. Her filmi çok seviyorum ama ilki çok daha özel sanki benim için. Sonra her yeni filmde eklenen yeni oyuncaklarla ilk dostlarımızı daha az görür olduk. Özellikle de son film özelinde konuşacak olursam, asıl ekibin bu kadar arka planda kalmış olması beni çok üzdü. 

Dördüncü film serinin final filmiydi ama ben üçüncü filmin sonunu daha çok sevmiş ve benimsemiştim final olarak. Yeni filmle birlikte buruk bir şekilde veda etti bence Toy Story ve benim için bu sonu kabul edebilmek gerçekten çok zor. Keşke bu filmi çekmeselerdi de diyemiyorum çünkü yine kahkahalarla izlediğim, bitmesin diye dua ettiğim müthiş bir filmdi. Dediğim gibi yalnızca en baştan beri tanıdığımız karakterlerin yalnız şöyle bir orada olması beni rahatsız etti ve eksik hissettirdi. Bu aslında diğer seri animasyon filmlerde de bir sorun. Mesela Buz Devri'nde de her filmle birlikte yeni bir karakter tanıtılıyor ve ana karakterlerden bir nevi "rol çalıyor"du. Buz Devri'nin olmazsa olmazı, Buz Devri'ni Buz Devri yapan Sid ve Diego mesela, son filmde yeteri kadar çıkmadı karşımıza. Sönük kaldılar, adeta özlettiler kendilerini. Aynısını Toy Story'de de yaşıyorum işte ben. 

Bu arada aramıza yeni katılan Forky karakterine ba-yıl-dım. Hem oluşma hikayesine hem de karakteristik özellikliklerine... Onu bir daha göremeyecek olmak, izleyemeyecek olmak mesela beni çok üzüyor. Çok sevdiğim bir başka şey ise filmdeki feminist dokunuşlardı. En göz önünde olan Bo'nun geçirdiği değişim/gelişimi izlemek enfesti. Genel olarak filmin verdiği mesajlar da çok hoştu. Elbette son film de benim bebeğim ama burada bitmiş sayamıyorum Toy Story'i. Bana göre "ideal son" üçüncü filmin sonuydu.

Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?


Yazı gittikçe uzadığından bu yazıları bir kitap, bir film ve bir dizi ile sınırlandırmaya karar verdim. Bu kadar uzun olacağını tahmin etmiyordum. Neyse.

Bu yazıda bahsedeceğim dizi Into the Night olsun. 

Into The Night Netflix orijinal yapımı bir dizi. Uçaklı muçaklı olduğunu görünce fragmandan, fragmanı izlemeyi yarıya gelmeden bırakıp diziye uçtum. Çok severim uçakta geçen, uçak kaçırmalı, uçak kazalı filmleri. O yüzden midir nedir en sevdiğim dizi yıllarıdır Lost. Yok, sırf o yüzden değil ama bunu sonra konuşuruz. Ama Lost demişken, Into The Night bana bir özelliğiyle Lost'u hatırlattı, daha ilk bölümlerinden. Her bölüm başında bir karakterin o günden önceki yaşamından bir anı izliyoruz, sonra bugüne dönüyoruz. Into The Night yazısı bir süre sonra geliyor çarpıcı bir melodiyle filan. Direkt Lost'un bölüm başlarını ve Lost yazısının kayarak geçmesi geldi aklıma. Ya çaresiz bir şekilde Lost'u çok özledim ya da gerçekten Lost esintileri vardı bu kısımlarda. İkisini de izlemiş olanlar ne der duruma?

Diziyi bir çırpıda izledim aslında, hani sıkıcıydı diyemem. Tam tersine acayip sürükleyici bir dizi bakıldığında. Sadece izledikten sonra şey diyorsunuz kendi kendinize, "Eee?". Çünkü altı bölümdür izlediğiniz tek şey "aksiyon". Yani bölümlük problemler ve onları bölüm içinde ya da bir sonraki bölümde çözmeye çalışmaları filan izlettiriyor kendini. Hep bir hareket var dizide yani. Eksik şeyin ne olduğunu da diziyi bitirince anlıyorsunuz bu yüzden. Belki izlediği süre içinde fark eden de olmuştur, ben aksiyon izlerken düşünemediğim ve ağzım açık ekrana kilitlendiğim için ancak sonrasında dank ediyor böyle şeyler. Bu aksiyona sebep olan bir fenomen var, bunu biliyoruz ama nasılını ve nedenini bilmiyoruz dizinin başında. Sonunda da bilmiyoruz. Bu soruları yanıtlamaya yönelik hiçbir gelişme de olmuyor aslında. 

Kısacası dizi çok fazla hareket sunuyor ama ilerleme yok. Dizi çok az şey anlatıyor.

Tabii böyle bir duruma kendimi koyduğumda, hayatta kalmak mı önemli olur yoksa seni öldürecek şeyin nedenini nasılını bulmaya çalışmak mı diye soruyorum. Ama izleyiciye de bir şeyler sunmak gerek sanki yine de. Sonuçta bu dizi yalnızca bir "hayatta kalma hikayesi" anlatmıyor. Bilim-kurgusal bir yönü de var hani, orayı da biraz açsaydınız, azıcık şaşırtsaydınız, daha çok merak ettirseydiniz. O merakı hiçbir şey anlatmayacak oluşturmaya çalışmışlar ama cıkcık, olmamış.


Bir de dizide Türkler kötüleniyor diye bir takım dedikodular dolanıyor. Bunu söyleyenler diziyi nasıl izliyor, nasıl bir bakış açısıyla seyrediyor anlamıyorum. Dizideki karakterler elbette farklı yerlerden gelen, farklı kültürlere, farklı kimliklere sahip insanlar. İtalyan, Türk, Rus, Belçikalı... Temel fıkrası gibi hepsi aynı uçağa doluşmuş işte. Eee tabi bu insanların hepsi iyi niyetli, masum, temiz insanlar değiller. Herkesin farklı bir milliyete sahip olduğu bir ortamda illa ki biri çıkıp ırkçılık yapacak yani. Açıkçası ırkçılık yapan karakterin bir Türk olmaması benim hoşuma gitti. Aksine dizideki Türk karakter ki kendisini son derece başarılı bir şekilde Mehmet Kurtuluş canlandırıyor, ırkçı ve genel olarak antipati duyulan karakterin karşısındaki iyi karakter. Bunlar da tamamen siyah/beyaz karakterler değiller, o bölüm başlarındaki sekanslardan anlıyoruz bunu. Fakat olayın olduğu yer ve zamana göre değerlendirdiğimizde, çünkü bu hayatta kalma mücadelesinde insanların geçmişinin önemi kalmıyor, Türk Ayaz ve İtalyan Terenzio  karakteristik bir çatışma ortaya koyuyor. Buna kabaca iyiye karşı kötü denebilir bence. 

Bu durumda,milletimiz kötülenmiş diye asıl cırlaması gereken bence İtalyanlar. Ki buna da gerek yok, birinin ırkçı birinin de onun söyleminin mağduru olması gerekiyordu. Böyle olmuş, tersi de olabilirdi. Böyle şeyleri tüm millete mal etmek, tüm halka hakaret kabul etmek bence biraz abartıya giriyor. İnsanları böyle galeyana getirmeye hiç gerek yok. Onlar dedi diye biz barbar mı oluyoruz Allah aşkına. 

Neyse, aksiyonu bol anlatımı zayıf eğlenceli bir diziydi. İkinci sezonu izlerim büyük olasılıkla. Hele yine böyle altı bölümcük olursa. Sezon çok kısa geldi bana. Sanki bir şeyleri özellikle anlatmak istememişler gibi bir sonuç çıkardım tüm bu anlattıklarımdan :D  

Kumbarada yer kalmadı, çok uzun yazdım yine. Buraya kadar okuyan varsa hakkını helal etsin, zaman ayırdığı için. 


Siz bu aralar ne okuyor ne izliyorsunuz?

Benimle paylaşın!

Sağlıcakla kalın, #evdekalın :')

Yorum Gönder

15 Yorumlar

  1. Yazı çok güzel zevkle okudum. Sorun ettiğimden değil ben kendi adıma sıkılmadan okuyorum ama yazınız hala uzun sanki:) Mesela Into the Night ayrı post olabilir. Tamamen fikir olarak yazıyorum dediğim gibi ben memnunum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Uzun oluyor farkındayım. Bu yüzden yazdıktan son anahtar kelimeleri ekledim ki okumaya başlamadan herkes ilgisini çeken kısmı okusun :D Böyle bir çözüm buldum artık ne yapayım kısa kesemiyorum sanırım, benim sorunum da bu :D Çok teşekkür ederim, keyifle okumuş olmanız beni çok mutlu etti. Fikir belirttiğiniz için de ayrıca teşekkürler, dikkate alacağım elbette :')

      Sil
    2. Aman boşverin neden sorun olsun ki içinizden geldiği gibi yazın :))) Evet herkes ilgisini çeken kısımları okuyabilir iyi bir fikir 💡

      Sil
  2. into the night ı da kurtuluş u da çok sevdim. kurtuluşu zaten fatih akın'da sevmiştimdi :) toy story serisinin tümünü seviyom yaa forky tabii :) potter kitapları çok iyi tabii, çevirmeni ile kaç defa sohbet ettiim. çok iyi süper biri sevin okyay, çeviri ve kültür sanat konularında :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çevirmeniyle tanışmak ben de isterdim, neresinden bakarsan müthiş bir süreç olmalı seriyi çevirmek. Detayları öğrenmek isterdim :')

      Sil
  3. Yeni bir yazı dizisi mi holley!!! Ne kadar uzun yazarsa da yazsın okuyacağım sayılı kişilerdensin o yüzden ben bu yazının bir film bir dizi bir kitapla kısıtlanmasına üzüldüm:((((
    Bende yeni baskılar var ama eskileri hiiiç ama hiiç hatırlamadığımdan ve bir de ne türden çeviri problemlerinden bahsettiğini bilmediğimden karşılaştırma yapmam imkansız ama istersen sayfa ya da bölüm adını söylersen o sayfaları çekip gönderebilirim karşılaştırmasını yapman için :)))
    Into the Night'ı gördüm ama pek çekmedi dizi beni neden bilmem, oysa hayatta kalma temalı şeyleri severim. Bahsettiğin ırkçılık söylemlerine de alıştım biraz, kendileri sütten çıkmış ak kaşıklar sanki... Bu dizide en azından sempatik gelen bir karakterin Türk olmasına sevindim.
    Tekrardan hayırlı olsun yeni dizin^^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaa çok teşekkür ederim Eslemcim, çok düşüncelisin ama o kadar önemli değil şu an için, zahmetine değmez. Yine de çok teşekkür ediyorum düşünmen yeter :') Evet ben de alıştım Türk ya da müslüman karşıtı söylemlere. Ayrıca her topluluk için mevcut bu tür söylemler, o yüzden çok aldırmıyorum artık :D Çok teşekkür ederim, umarım devam ettirebilirim :')

      Sil
  4. Muggle Kumbarası tatlışş :))
    Kardeşimde bu aralar Harry Potter okuduğu için benim de yeniden başlayasım var, sen de görünce isteğim daha da arttı. :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürleer :') Başla, başla.. Bir kere kapağını aralayınca duramıyorsun zaten :D

      Sil
  5. voav ne dolu dolu bir yazı olmuş:) Emeğine sağlık

    YanıtlaSil
  6. Ödev hem zor hem keyifli evet, umuyorum yazma aşamasına geçtiğimde daha çok keyifli olur :D Kafa dağıtmak için izlenebilir into the night, hani düşündürmesin, aksın gitsin diyosan ve detaylara takılmadan da izleyebilirim diyosan seyret gitsin. Ben de kore dizisi izleyememe durumumu geride bıraktım yavaş yavaş, o yüzden mutluyum :D Çok teşekkür ederim, sohbet etmek zaten bence amaç, yoksa tadı tuzu olmuyor yazmanın, okumanın :')

    YanıtlaSil
  7. Harry i çok severim Oyuncak Hikayesi Çocukluğum animasyonları severim (: Into the Night i bende sevdim Ayaz karakteri de gercekten iyi canlandırılmış Evet ,Türklerle ilgili de kötü bir şey yoktu. Tarih bilmeyen biri bu diziyi izliyorsa Italya ya düşman olmuştur dedim izlerken (:

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tek bir karakter üzerinden, hem de söylemleri yanlış değerlendirerek izlemeyen insanları kandırıyorlar resmen :D Animasyonlar candır ^^

      Sil
  8. Sonuna kadar okudum :-)

    Okuma hedefimde baya geri kaldım. Başka hobilere ve evle ilgili işlere zaman ayırınca kitap okuyamaz oldum. Adana sıcağı da hiç yardımcı olmuyor. Okumaya tekrar dönmek için şiir kitapları okumaya karar verdim. Hafif bir başlangıç yapayım dedim.

    Ben bu aralar Modern Family'ye taktım. Zaten izlemek istiyordum, Netflix'e gelmesi benim için süper oldu. 5.sezona geldim. İzlemediysen öneririm. Çok keyifli bir dizi.

    YanıtlaSil