Aylık Rapor / Nisan 2021

 


Herkese merhaba! Ramazanın bitmesine az kalmış olsa da, hayırlı ramazanlar! Umarım herkesin ramazan ayı dilediği gibi, hayırlı bir şekilde geçmiştir. Allah nice güzel, sağlıklı, huzurlu ramazan ayları görmeyi nasip etsin...


Geçen seneden beri pandemi yüzünden her günümüz aynı geçiyor. En azından evden çıkmama konusunda duyarlı olanlarımız için bu böyledir eminim. Bu yüzden Ramazan'ın gelişi daha büyük bir heyecan yarattı bu iki yıl bende. Monotonlaşan hayatımda ihtiyacım olan değişikliği ramazan ayıyla yaşıyorum ya, işte bu da beni mutlu ediyor. Yine pandemi yüzünden ramazanı, bayramı da doyasıya yaşayamıyoruz gerçi. Olsun, buna da şükür diyorum - Allah sağlımızdan etmesin. 


Ramazanın hemen ilk günlerinde spor salonları kapandı, biliyorsunuz. Aslında doğru bir karar, hatta bu kadar süre açık kalmış olması bile yanlıştı belki de. Ben ve kardeşim büyük risk alıp gidiyorduk. Spora ara vermek zorunda kaldık bu sürede. Ben evde spor yapamıyorum, bu yüzden yeniden başladığımda hamlamış olacağım büyük ihtimalle. Verdiğim kiloları almış olmaktan da korkuyorum ama Allahtan en son kontrol ettiğimde bir değişiklik yoktu. Bakalım..


Nisan genel olarak spor yapamadığım, ondan uzak olunca da devamlı yeni tatlı tarifleri denediğim, nispeten istediğim kadar okuyabildiğim, çokça şey izlediğim bir ay oldu. Hemen ayrıntılara geçiyorum...





Ne Okudum?

*İki Kule / J.R.R. Tolkien

*Sapık / Robert Block

*Kum Adam / E.T.A. Hoffmann

*Küçük Ama Büyük Yalanlar / Liane Montgomery

*Amak-ı Hayal / Filibeli Ahmet Hilmi


En sevdiğim elbette İki Kule. İkinci kez okuyor olsam da asla sıkılmadım, ilk seferkinden daha büyük bir keyifle okudum hatta. Böyle olacağını beklemediğim için de ilginç bir deneyim oldu benim için. Eminim bir sonraki okuyuşumda da çok seveceğim. Amak-ı Hayal beni ziyadesiyle şaşırtan bir eser oldu, bu kadar beğeneceğimi hiç tahmin etmiyordum, mükemmeldi. Felsefi alt yapısı olan hikayeler okumayı seviyorsanız, hele ki tasavvuf felsefesi (böyle mi deniyor emin değilim ama) seviyorsanız KESİNLİKLE OKUMALISINIZ.


Sapık, aynı isimli film ve Bates Motel isimli dizi uyarlamasını çok çok sevdiğim bir eser. Bu uyarlamaları bilmeden okusaydım, yani hikayeyi ilk kez okuyor olsaydım kesinlikle daha fazla keyif alırdım. Bu haliyle bile sıkmadı beni, akıcıydı da. Sadece şaşırtmadı doğal olarak. Fena değildi, diyebilirim.


Ayın en büyük hayal kırıklıkları: Kum Adam ve Küçük Ama Büyük Yalanlar. Kum Adam'dan etkilenmeyi bekliyordum fakat hem hikayenin anlatımını beğenmedim hem de hikaye yüzeysel kalmış gibi geldi bana. Küçük Ama Büyük Yalanlar'ın türü gizem/gerilim ama ne gizem var ne gerilim bana sorarsanız. Gizem yok çünkü bence her şey çok bariz, fazlasıyla tahmin edilebilir, gerilim yok çünkü... GERİLİM YOK. İkisini de bana sorana önermem. 


Ne İzledim?


*Ma (2019) : O kadar saçmaydı ki... Hani bazen arkadaşlar arasında sırf gülmek için saçmalarsınız ya... Filmde emeği geçen herkes bunu yapmış sanki... Vakit kaybı.

*Rabbit Proof Fence (2002): Müthiş bir filmdi, çok duygusaldı. Mutlaka izleyin.

*Ich Seh Ich Seh (2014): Rahatsız edici filmler hoşunuza gidiyorsa, izleyin.

*Nuh Tepesi (2019): Sonunun farklı olmasını isterdim ama genel olarak keyifle izledim. 

*What's Your Number (2011): Can sıkıntısından açıp öylesine bakmıştım bu filme, sonunu ya getirmedim ya da hatırlamıyorum. Klişelerle doluydu ama can sıkıntısında iyi gidiyor.

*The Psysician (2013): Oryantalist unsurlarla dolup taşan bir film, fazla katlanamadım, sonunu getiremedim. 

*Capernaum (2018): Bu ay izlediğim EN GÜZEL film. Ayrıca yorumlamak istedim ama etkisinden uzun süre çıkamadım, bir şeyler yazmaya çalışınca da hakkını verememek endişesiyle geri durdum. KESİNLİKLE İZLEYİN.


*The Big Bang Theory: Sekizinci sezonu izledim. Hala çok seviyorum.

*Shingeki no Kyojin: Şu sıralar herkes izliyor. Herkesin sonunda keşfetmiş olmasına seviniyorum tabii ama her yerde spoiler görmekten çok sıkıldım. Ben tüm dizileri sezonları tamamlanınca izliyorum malum. Bu durum hiç hoşuma gitmiyor. Neyse, canım Shingeki no Kyojin'e en baştan başladım. Neden mi? Neden olmasın :D

*Train (2020): Son yıllarda en sevdiğim tür olan polisiye/gizem/gerilim türünden izlemiyordum hiç neredeyse. Bu diziyle dönüş yapmış olduk ailece. Yorumunu şuradan okuyabilirsiniz.

*Times (2021): Train kadar beğenmesek de bunu da keyifle izledim. Aynı türde, aynı tat da (neredeyse). Yorumu gelecek.




Ne Yazdım?





*Dizi Önerisi : Train (2020)


Ne Dinledim?

Spor olmayınca haliyle sporda dinlediğim motive edici, hoplak, oynak şarkıları dinlemedim bu ay. Daha çok gerçekten hoşuma giden, ruhumu doyuran şeyler dinledim. Niye bilmiyorum, belki ramazan ruhundandır, Arapça/Farsça şarkılar dinlemek istedi hep canım. Bizim toprakların sanatı, edebiyatı olsun, müziği olsun, beni gerçekten mest ediyor. 

En çok Al bint el Shalabiya'nın yukarıda paylaştığım yorumunu ve bir de sözleri olmayan Beirut Oriental Ensemble'in enstrümental performansını dinledim. İkincisini dinlemenizi özellikle öneriyorum, çünkü müthiş, hatta bağımlı ediyor kendine. Sonra Rachid Taha'dan Ya Rayah şarkısını çok sık dinledim ve dinlerken yerimde duramadım çoğu zaman. Abdel Kader'i bunun arkasına dinlemesem olmazdı tabii :D Ben şarkının Türkçe uyarlamasını da çok seviyorum bu arada, hani Süheyl Behzat kardeşlerin söylediği. 



Anlıyor musun ne dediğini şarkıların derseniz, anlamıyorum ne yazık ki, Arapça bilmiyorum. Ama hissediyorum desem inanır mısınız? 

Idir'i bilir misiniz? Müthiş şarkıları var ama insan her zaman dinleyemiyor. Neden bilmiyorum bu şarkılar bana hayatın geçiciliğini, ölümün yakınlığını hatırlatıyor hep. Bu yüzden dinlemek için doğru zamanları bekliyorum. A Vava Inouva, Adrar Inu, Muqley dinledim en çok. Ama çok da değil, biraz dozunu kaçırınca depresyona sokar çünkü bunlar insanı.

Shirin'i dinledim, bu şarkıya eşlik edememek beni delirtiyor :D Çok güzel, dinlemelere doyamıyor insan. Bunun yanında Spotify'da Persian Essentials diye bir oynatma listesi var, bunu açıp rastgele şarkılar dinledim hep. Bu tarafların müziğini seviyorsanız bir bakın derim.


-Şu performansa bakıın!


Sırada Ne Var?

Bu ay okumak istediklerim arasında Lou Andreas Salome'den Ruth, meşhur klasikler Robinson Crusoe ve İki Şehrin Hikayesi var. Klasik maratonumu geriden takip ediyorum, yılın son aylarında yakalarım planımı diye düşünüyorum. Ruth'a çoktan başladım, anlatımı çok güzel, Ruth da ziyadesiyle ilginç bir karakter. Bakalım sonunda beğenecek miyim...

Bunlar dışında aslında Tolkien maratonuma devam edip Silmarillion okumam gerekiyor ama tezim için metin incelemesi yapmam lazım artık. Bunun için de bol bol Kant'ın eserlerinden okuyacağım. Bu ay sonu raporunda Kant'ın birden çok eserini görebiliriz. Silmarillion öbür aya sarkacak gibi duruyor.

Bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine Fleabag'e başladım. Ay boyunca onu izlerim, zaten bölümleri kısacık, iyi gidiyor. Big Bang'e devam. Bunun yanında yeni bir Kore dizisine de başladık, devam edecek miyiz belli değil, o yüzden adını zikretmiyorum. Kairos çok güzeldi, onun ardından boşluğa da düşebiliriz, belli olmaz. Shingeki no Kyojin'e de devam tabii. Haa bir de sahur dizimiz Yabancı Damat var :D Yabancı Damat'ı yayınlanırken izlemiştik zaten, ben küçüktüm tabii. Sonra iki-üç yıl önce bir daha izledik, yani sanıyorum bu üçüncü izleyişimiz ama hala gülüyoruz, keyifle izliyoruz. Erdal Özyağcılar, Sumru Yavrucuk... Mükemmeller, tek kelimeyle! Ramazan bitse de ona da devam ederiz herhalde.


Siz bu ay neler yaptınız?
Neler okuyup neler izlediniz?
Benimle paylaşın!

Yorum Gönder

1 Yorumlar

  1. Capernaum'u ilk kez Handan'da görmüştüm. O günden sonra birçok öneri listesinde karşıma çıktı. Mutlaka izleyeceğim.

    YanıtlaSil