Alef / BluTv & FX Özel Yapımı (2020) | Dizi Yorumu


ALEF
Yapım Yılı: 2020
Türü: Polisiye/Gizem
Yönetmen: Emin Alper
Baş Roller: Kenan İmirzalıoğlu, Ahmet Mümtaz Taylan, Melisa Sözen



Başlıkta "dizi önerisi" değil de "dizi yorumu" diyorsam bilinsin ki yazı, söz konusu dizi hakkında mebzul miktarda spoiler ve bolca olumsuz eleştiri içerebilir. Benden söylemesi.


Televizyon dizilerinden uzaklaşalı çok oldu. Yerli dizi izlemiyor muyum, izliyorum elbet. En sevdiklerimi çevirip çevirip hala keyifle seyrediyorum. Televizyonda artık özgün bir şey yok gibi geliyor bana; gerçi olduğu söylense bile artık inanasım da gelmiyor. Dijital platform dizileri için daha çok umut beslediğim doğru. Şahsiyet bir şaheserdi mesela, Masum da keza oldukça etkileyici bir yapımdı. İkisini de çok beğenmiştim. Sonradan izlediğim Hakan Muhafız ve Atiye beni bu ikisi kadar etkilememişti maalesef. İkisini de ödevim için izlemiştim zaten, yoksa birinci sezonlarını asla bitiremezdim, kendimi biliyoruum. Hayır, bitirdim de ne oldu... Sonra Netflix'de Aşk 101 diye bir dizi daha çıktı, yerlisinden. Ona hiç ilişmedim zaten (önyargılıyım evet.). Herkes Atiye'nin ikinci sezonunu beklerken, BluTv ve FX yapımı olan Alef geçtiğimiz Nisan'da BluTv'de yayınlandı (yayınlanmış, benim haberim yoktu). 


Bir süredir kardeşim bahsedip duruyordu. BluTv üyeliği de alınca ve diziyi tesadüfen, başka bir dizi ararken, görünce, hadi izleyelim dedik. Zaten konusu itibariyle epey dikkatimizi çekmişti. "Bu sefer Şahsiyet ayarında bir şey var karşımızda" umudu ve beklentisiyle başladık diziyi izlemeye. Önce konusunu hatırlayalım:

İstanbul Boğazı'nda bir cesedin bulunmasıyla ortaya çıkan cinayetleri çözmeye çalışan iki dedektifin hikayesi.


Allah, Allah! Eee gel de izleme şimdi bu diziyi. Evet, bence de izleme.


Neden mi?


1* Dizi televizyonda değil de dijital bir platformda yayınlandığı için, artık senaristin içinde nasıl biriktiyse, basmışlar küfürü, basmışlar küfürü. Yerli yersiz, olur olmadık, her yerde, lüzumlu lüzumsuz her cümlede tuhaf tuhaf küfürler. Hiç küfür olmasın aman ahlakımız bozuluyor, bipleyin şunları diyen bir izleyici değilim çünkü küfrün (ne yazık ki) günlük hayatın bir parçası olduğu gerçeğini biliyorum. Edin de azıcık desturlu edin küfrünüzü be. Sırf biplenmeyecek diye karakterlerin en alakasız yerlerde dahi küfretmeleri şart mı? Çok zorlama, hiç doğal değil; aksine itici, rahatsız edici.


2* Diyaloglar çok yapay. Karakterler birbirlerine bir olay anlatırken, bilgi verirken bunları kağıttan okuyorlar sanki. Kimse günlük hayatta bu kadar uzun, komplike cümleler kurmaz, kuramaz ki. Hele ki derdin anlaşılmaksa, anlatacağın şeyi olabildiğince sade, açık, net ifade etmeye çalışırsın. En azından cümleleri böleydiniz be. 


3* Anlatılan bazı şeylerin neden anlatıldığı, verilen bazı bilgilerin neden verildiği, açığa çıkan bazı gerçeklerin neden açığa çıkarıldığı belli değil. Başlangıç ve sondan hariç diğer tüm bölümlerde gelişen olaylar, adı geçen şahıslar ve öğrenilen gerçekler, merkezdeki gizemle doğrudan alakası olan, asıl olayı neden veya amaç açısından doğrudan etkileyen unsurlar değiller. Dizi boyunca birbirine bağlanmasını beklediğimiz şeyler finalde dört bir yana dağılıyor adeta. Aydınlatmaya çalıştıkları cinayetin nedeninin, katilin motivasyonunun, sekiz bölüm boyunca araştırılan, keşfedilen, izleyicide büyük bir merak ve heyecan uyandıran şeylerle alakası yok. Saçımı başımı yolasım  geliyor. Tekkedir, derviştir, maşukidir, vakdet-i vücut yok vahdet-i mevcut olaylarını anlat anlat, izleyici iyice yükselsin, finalde gel onun elini acımasızca bırak, düşüşünü izle. Olacak iş mi? Ayıptır, günahtır. Olayları bağlama şekilleri beni hiçbir şekilde tatmin etmedi, mantığıma oturmadı. Kendimi resmen kandırılmış hissediyorum, duygularımla oynadılar. Bu anlattığınız tasavvufi, mistik şeylerin yerine başka bir hikaye koysak ancak bu kadar bağlantılı olabilirdi cinayetlerle. 


4* Yine bununla bağlantılı olarak, dizinin cevap vermediği şeyler var. Hadi tamam, bağlantılıydı bağlantısızdı geçelim, anlatılan anlatıldı, yaşandı bitti, diyelim. Bu kurguyu olduğu gibi kabul etsek bile, hikayenin yanıtlamadığı sorular kalıyor hala. Bu katil, Celal, ilk maktül transeksüeli, sonra o çoksatan yazarı neden öldürdü? Sevgilisini intihara sürükleyenlerden intikam alıyor, demesi kolay. Bu iki merhum ne yaptı da Güneş intihara sürüklendi? O kadar basit mi, niye öldürüldü bu insanlar. Hem de en acımasız şekilde. 


5* Diziyle ilgili yorumlara şöyle bir baktım da bir sürü kişi Güneş&Celal versus Şems&Celaleddin Rumi benzetmesinden çok hoşlanmış. İyi misiniz? Şems ve Mevlana arasındaki ilişki hakkında ortaya atılan iddiaları biliyorum elbette, doğrudur değildir tartışılır ama doğru olduğunu bile varsaysak; bu hastalıklı ilişkinin onlarınkine benzetilmesi nasıl hoş bir şey olabilir? İlişkilerini hastalıklı olarak tanımlamamın sebebi tabii ki eşcinsel olmaları değil, saçmalamalayın. Celal'in eski karısı Yaşar'ın anlattığına göre Güneş manipülatif bir kişiliğe sahip. Yaşar yalan söylüyor desek, Güneş'in ölümünün ardından Celal'in yaptıklarına bakacak olursak bunların aralarında normal, sağlıklı bir ilişkinin söz konusu olduğundan şüpheleniriz. Sevgilisi intihar eden herkes onu buna sürükleyen insanlardan böyle intikam alacak olsa ohooo. Bu normal değil. Şems&Mevlana göndermesi ve benzetmesiyle sempatikleştirilmeye çalışılan karakterler, hadi Güneş Yaşar'ın anlattığı gibi biri değildi diyelim, karakterlerden biri insanların dilini kesen, gözlerini oyan, başlarını kopararak katleden cani bir katil. Yapmayın Allah aşkına.


6* Anlatılan onca lüzumsuz şeyin yanında, izleyici daha bunların lüzumsuz olduğunu anlamadığı sıralarda, dizide o kadar lüzumsuz şey oluyordu ki. "Eee ne alaka" dediğim bir sürü sahne oldu. Hele mesela, Kemal'in devamlı hayaletleri görmesi, arka planda anlatılan hikâyesi ne manaydı? Dizinin merkezindeki hikayeye katkısı, etkisi neydi? Sekiz bölümlük bir polisiye çekiyorsunuz, zaten anlattıklarınız bir işe yaramayacak, bari bir de ekstra gereksiz sahneler çekmeseydiniz. İşte aslında bunun da nedeni, anlatacak bir şey olmaması bence. Cinayet ile cinayetin arkasında yatan hikaye ve izleyiciye anlatılan "gerçekler" arasında o kadar büyük bir boşluk var ki neyle dolduracaklarını şaşırmışlar. 


7* Dizideki doğulu/batılı zıtlığı da benim hiç hoşuma gitmedi mesela. Kemal (K.İ) on üç yaşında mı ne İngiltere'ye gitmiş, orda okumuş, bu yaşına kadar orda yaşamış filan. Ortağı olduğu Settar (A.M.T.) ise emekliliği yaklaşmış (?) mesleğe yıllarını vermiş bir komiser. Zaten en büyük fark hal, hareket, davranışlarda, konuşmalarda. Yaş farkının da etkisi vardır elbet ama Settar ağzından küfür düşürmeyen, herkesi azarlayan, kibarlıktan fersah fersah uzak, aksi, saldırgan bir tip. Kemal onun tam tersi: hiç küfür etmiyor, sakin sakin konuşuyor, insanlara karşı hep kibar, hep anlayışlı. Kendisine yapılan saygısızlıklara bile sesini çıkarmıyor, öbür yanağını çeviriyor. Böyle insanlar vardır, yoktur demiyorum da dizide bu iki kutbun Türk ve İngiltere'de yetişmiş Türk olarak kutuplaştırılması hoşuma gitmedi. Settar'ın sanat müziği eşliğinde rakı içtiği sahneden sonra hooop Kemal'in evinde caz (jazz) dinleyerek viskisini yudumlamasının gösterilmesi biraz göze parmak yani. Tamam anladık, batılılar medeni.


8* Dizinin adı Alef ya hani, Allah'ım ne demek, ne demek bu Allah'ım, anlamı ne Rabbim diye izlemeye başladık. Zaten birinci bölümde mi ikincide mi ne açıkladılar. Sonra bunun da cinayetler ve arka planda anlatılan tüm o tasavvufi şeylerle ilişkilendirilmesini bekledik. Neymiş. Güneşle Celal'in sonradan katıldıkları tekkenin adı. Bir şey demiyorum.


Diziyle ilgili hiç mi olumlu eleştirin yok derseniz, düşündüm de gerçekten yok. Görüntü yönetmenliğini herkes çok beğenmiş, ben onu da beğenmedim. Bu konuda uzman filan değilim, belki görüş belirtmeye de hakkım yoktur ama dizi bana gereksiz karanlık geldi. Zaten işlenen konu itibariyle dizinin çok aydınlık olmasını, içimizi açmasını filan bekleyemeyiz ama sahnelerdeki karamsarlığı, kasveti sadece mekandaki ışığı azaltarak vermezsiniz. Bence bunu asıl sağlayan şey oyuncuların oyunculuğu (ki güzel bir oyunculuk izlediğimiz de söylenemez - özellikle Yaşar'ın (M.S.) konuştuğu sahnelerde kulaklarım kanıyordu - bir insan sesini bu kadar kullanamaz) ve sağlam, etkileyici diyaloglardır. Bunun ikisi de yok dizide bana kalırsa. Bu açığı da sahneleri zifiri karanlıkta çekerek kapatmayı denemişler. Yerseniz. Ya da görürseniz.


Dizi güzel başladı, sonra düğümü de çok güzel attı ama onu çözemeyince çareyi kesip atmakta buldu.


Diziyi izleyerek geçirdiğim zamana, teori üretmeye çalışarak beynimi yorduğuma yazık. Kimseye önermiyorum, ha belki İmirzalıoğlu fanısınızdır, o yüzden izlersiniz, ona eyvallah. Ama değilseniz, uzak durun. 


Siz Alef'i izlediniz mi?
Hakkında ne düşünüyorsunuz?
Benimle paylaşın!

Yorum Gönder

8 Yorumlar

  1. amanın ben de her yerde görüyordum ama konusunu eleştirisini okumamıştım hiç şimdi kötü yanlarını okurken bile daraldım izlemem bunu kesinlikle :D sen sonuna kadar nasıl dayandın yaa :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merak ve bu dizi için para ödemiş olmak başka hiçbir sebebi yok :D Uzak dur aman, hiç gerek yok :D

      Sil
  2. Türk dizilerine dijital platformda olsalar bile ön yargıyla yaklaşıyorum. Şahsiyet ve Masum ilgimi çekiyor, diğerlerini izlemeyi düşünmüyorum.

    YanıtlaSil
  3. Diziyi görmüştüm ama izleme fırsatım olmamıştı henüz. Bundan sonra da izlemem gibi gözüküyor. :) Şahsiyet dizisini ise çok merak ediyorum. Mutlaka izlemem gerektiğini düşünüyorum. Aşk 101 dizisine ise bende ön yargılı yaklaşıyorum ne yazık ki.. Herkes çok beğendiği için uzun bir süre daha listeye almayacağım. Emeğine sağlık. Çok güzel bir inceleme olmuş :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şahsiyet'i mutlaka izle. Masum'a da şans verebilirsin. Başka da önereceğim dijital platform dizisi yok zaten benim :D Çok teşekkür ederim :')

      Sil
  4. Merhaba :) O blogdan şu bloga geçerken burada buldum kendimi :) Özellikle dijitalde yerli işler görünce merak edip izlemeye çalışıyorum. Alef'i de izledim tabi ve olmasa da olurdu. Ne ilk göz ağrımız Masum ne de efsane dizi Şahsiyet'in etkisini asla bırakmadı. Küfür olayına ben de takılmıştım, ahmet mümtaz taylan'ın oynadığı karakterin sarfettiklerine özellikle. Öte yandan da kenan imirzalıoğlu'nu yakıştıramadım bir türlü diziye nedense. Konu ilgi çekici olsa da genel olarak bir şeyler olmamıştı dizide maalesef...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence de haklısınız, kesinlikle Şahsiyet ve Masum'un yanından bile geçemez. Eksileri çok fazlaydı ve izlemeye değer kılan hiçbir şey yoktu bence..

      Sil