Keşfettiğim Yazarlar #2 | Hüseyin Rahmi Gürpınar


Uzun zamandır bu seriye devam etmek, daha doğrusu bu seriye konu olacak bir yazar keşfetmek istiyordum. Yazı dizisinin ilk yazısında İhsan Oktay Anar'dan bahsetmiştim. O yazıyı buradan okuyabilirsiniz. O zamandan beri yeni yazarlarla tabii ki tanıştım fakat ben bu seriye başlarken kendime, keşfedip üç kitabını okuduktan sonra favorilerim arasına giren yazarları konu edeceğim demiştim. 

Sonunda hakkında bir şeyler yazmak isteyeceğim bir yazar daha keşfettim: Hüseyin Rahmi Gürpınar.

Her yazıda bundan yakınmamdan sıkıldınız belki ama bir kez daha ezberci, yalnızca sınav-odaklı eğitim sistemimize sitem edeceğim. Nasıl olur da liseden mezun olan herkes, edebiyatımızda bu kadar büyük yeri olan yazarların en az bir kitabını okumamış olur? Kendinize ve etrafınızdakilere sorun, kaç kişi lisede isteyerek, can atarak bu klasiklerimizi okumuştur? Yanlış anlaşılmasın, zorla kitap okutulmasına ben de karşıyım ama edebiyat derslerimiz neden edebi akım, yazarların anlatım-tema özelliklerini ezberlemekle geçiyor? Neden eser-yazar ezberlemenin ötesine geçmiyoruz hiç? 

Mesela Hüseyin Rahmi Gürpınar okuduğumu söylediğimde birkaç arkadaşım hemen şöyle dedi: Romanlarında mizahi özellikler öne çıkar. Bir zamanlar ezberledikleri maddeyi söyleyiverdiler hemen, sanki sözlüdelermiş gibi :D

Bir yazarı tanımanın en iyi yolu onun eserlerini okumak değil midir?

Rutin şikayetimi de ettiğime göre, yazardan ve eserlerinden bahsedebiliriz artık...

Hüseyin Rahmi Gürpınar, ömrünün bir yarısı Osmanlı döneminde, diğer yarısı Cumhuriyet döneminde geçmiş bir yazar, yani 19. yüzyıl sonu 20. yüzyıl başında yaşamış biri. 80 yıllık yaşamının her döneminde bir eser vermiş, bu yüzden onun romanlarını okuyarak ülkemizin farklı dönemlerine, hatta dönüm noktalarına, zihniyete yakından tanıklık edebiliriz. 

Küçücük yaşta annesini kaybedince, sonra babası da ikinci kez evlenince, anneannesinin yanında büyümüş Hüseyin Rahmi. Kitaplarında sıklıkla işlediği batıl inançlar, hurafeler ve cin-peri hikayelerini de çocukluğunda ninesinden ve onun çevresindeki yaşlı teyzelerden dinlediğini, öğrendiğini tahmin etmek hiç de zor değil. 

Ahmet Mithat Efendinin çıkarttığı Tercüman-ı Hakikat gazetesinde yazmaya başlaması hayatında bir dönüm noktası olmuş ve yazarlığını şekillendirmesinde son derece etkili olmuş. Yazarlığının yanında Fransızca eserlerin de çevirisini yapmış. Hem Ahmet Mithat'tan (kendisi edebiyatımızda bu türdeki ilk telif eserin yazarıdır) hem de Fransız yazar Emile Zola'dan etkilenip kendisi de natüralist eserler vermiş, kitaplarında deneysel roman yöntemini uygulamış. 

Lisede ezberlediğim maddeler arasında bu da vardı evet, Hüseyin Rahmi edebiyatımızdaki natüralist akımıın temsilcidir, diye. Peki nedir bu natüralist akım, onu merak etmemiştim işte çünkü sınavda bunu sormuyorlardı. Şimdi merak edip araştırdım, realizmden farkı şuymuş: dilimizde doğalcılık diyebileceğimiz natüralizm aslında romantizme karşı ortaya çıkmış realizmin bir üst akımıymış. Natüralistler insanın, aslında sadece insanın değil her şeyin, çirkin, iğreç yanlarını göstermekten çekinmez, hatta öner çıkarırlarmış. Ekşide biri bu akım için "fotoğrafçılık gerçekçiliği" demiş, akımı doğru anladıysam çok yerinde bir tanımlama bu. Her şeyi olduğu gibi, iyisiyle kötüsüyle, güzelliğiyle çirkinliğiyse, nasılsa öyle yansıtmak amacı güdülüyor natüralizmde. Natüralistler kişileri, durum ve olayları bilim adamı gözüyle aktarıyorlar yani. Bu şekilde romanlarını deneysel bir yöntemle yazıyorlar. 

Henüz Hüseyin Rahmi'nin bütün kitaplarını okumadım ama okuduklarım kadarıyla neden bu akımın temsilcisi olduğunu anlayabiliyorum.  Ona neden "Sokağı edebiyata getiren sanatçı" dendiğini de biliyorum artık. İnsanımızı çok iyi tahlil etmiş bir yazar Hüseyin Rahmi, kitaplarında her türden insan var. Tıpkı hayatta, gerçekte olduğu gibi her karakter kendine ait bir sesle karşımıza çıkıyor: konuşması, hal ve hareketleriyle hep kendine has özellikler sergiliyor.

Dönemin mahalle yaşantısına, günlük konuşma ve sohbet tarzlarına, bunları şekillendiren gelenek ve göreneklere gerçekçi ve aynı zamanda mizahi bir uslüpla ayna tutmuş romanlarında. Bununla beraber, okuduğum üç romanında da gördüğüm kadarıyla yazarın eserlerinde, toplumda güçlü bir şekilde yer edinmiş, adeta kutsal hale gelmiş batıl inanç ve hurafelere, cahilliğe açık bir yergi söz konusu. Yine de okumalarımdan şunu da öğrendim, Hüseyin Rahmi'nin verdiği ilk eserlerde batılılaşma konusu da alaya alınmış, şaşırmadım...

Hüseyin Rahmi Cumhuriyet döneminde de eser vermiş bir yazar ama kitaplarında mekan olarak hep İstanbul'u kullanmış. Anadolu romanı yazmamış hiç, bu bana tuhaf geldi. Çağdaşlarından bu noktada da ayrılıyor, o dönemde yazılan eserlerde Anadolu'ya meyletme görülüyordu ya hani o yüzden. İstanbul'u tüm ülkenin aynası olarak görmüş olabilir mi? İstanbul hep içinde türlü türlü insanı, türlü türlü kültürü barındıran bir şehir olmuş ya zaten, o yüzden yazar İstanbul'un tüm ülkeyi yansıttığını düşünmüş olabilir belki. Tabii bu benim çıkarımım...

Hüseyin Rahmi, "halk için sanat" görüşünü benimsediği için kitaplarını herkese hitap eden, herkesin anlayacağı bir dille yazmış. 

Benim yazardan şimdiye dek okuduğum kitaplar şunlar: Cadı, Gulyabani ve Kuyrukluyıldız Altında Bir İzdivaç.

Hüseyin Rahmi'den ilk okuduğum, onu tanımama vesile olan kitap Cadı'ydı. Cadı, her şeyden önce adı ve konusuyla dikkatimi çeken bir kitap olmuştu: Naşit Nefi Efendi ile evlenmeye mecbur bırakılan Fikriye Hanım, bu beyin ölen eski eşinin mezarından dirilip cadı olduğu dedikodusuyla korkuya kapılır. Olayın iç yüzünü anlatması için bu "cadı"dan canını zor kurtardığını iddia eden, Naşit Nefi Efendi'nin eski eşlerinden birine, Şükriye Hanım'a başvurur. Şükriye Hanım yaşadıklarını, bütün cadı macerasını olduğu gibi anlatır. 

Üç kitap arasında benim en sevdiğim de Cadı oldu. 

Kitap hakkındaki yorumumu buradan okuyabilirsiniz. 

Gulyabani ise diğer ikisine göre görece daha korkutucu bir kitap. Tabii bir de cinlere inanıyorsanız etkisi üzerinizde daha güçlü olacaktır. Yine de bir noktadan sonra meydana gelen absürtlükler yazarın durum ve olayları alaya aldığını size hissettiriyor. Cadı'da olduğu gibi bu kitapta da batıl inançlar hicvediliyor. 

Kuyrukluyıldız Altında Bir İzdivaç, ele aldığı konu, asıl hikayenin arkasında işlenen olay, bu olayın halk üzerindeki etkisinin anlatılışı bakımından beni yazara hayran bıraktı. Ana karakterin ağzından komşu teyzelere uzayı, gezegenleri anlattığı kısımlar beni hem güldürdü hem de şaşırttı. Hüseyin Rahmi, karakteri vasıtasıyla insanımızın öğrenmeye hevesli olmayışından yakınırken onunla hem fikir olmamak elimde değildi. Bunca yıl sonra, hala aynı tip insanlarla dolu bir toplumda yaşadığıma hem şaşırdım hem de çok üzüldüm. Hiç değişmemişiz, bunu anladım. 

Kitaplarında hangi konuları ele aldığından, hangi temaları işlediğinden az çok bahsettim. Benim yazarla ilgili, kitaplarıyla ilgili en çok hoşuma giden şey bunların mizahi özellikler taşıması değil. Belirli konulara olumsuz eleştiri getirip bazı  meseleleri hicvetmesi de değil. Bunlar da yazarı keyifle okumamı sağlıyor tabii ama yazarın kalemiyle ilgili en sevdiğim şey güçlü diyaloglar. Karakterlerin, özellikle eğitimli, okumuş, bilgili karakterlerin görüşlerini öyle güzel anlatmış ki sanki onunla birebir konuşuyor gibi oldum okurken. Hem  iç monologlarda hem de ikili diyaloglarda yazarın okura sunduğu felsefi sorgulamalar ve tartışmalar okura gerçekten düşünsel bir haz yaşatıyor. Yazarı okumaya devam etmemin en büyük sebebi de bu, kurgu-dışı meseleler üzerine okura sunduğu tatmin edici tartışmalar.

Kurgularına ve anlatımına olduğu kadar kitaplarında kendini gösteren görüş ve düşüncelerine de saygı duyuyorum. Mesela şu alıntıda belirttiği görüşüne sonuna kadar katılıyorum ve hala bir şeylerin değişmemiş olmasına üzülüyorum: 

Ölümünden birkaç gün önce kendisiyle yapılan bir mülâkatta, Türkiye’deki ahlâk buhranının sebebini dinin bıraktığı ahlâk boşluğu olarak açıklamış, din gevşeyince ona dayanan ahlâkın da tabiatıyla mahvolduğunu ifade etmiştir. Kaynak: TDV İslam Ansiklopedisi

Yazarın kırk küsür kitabı var, aynı zamanda öyküleri ve birkaç tane oyunu da mevcut. Okumaya devam edeceğim, okudukça da keyif alacağımdan emin olduğum bir yazar Hüseyin Rahmi Gürpınar. Bu kadar geç keşfettiğim için gerçekten hayıflanıyorum. Kitaplarının, kitap okuma alışkanlığı olan herkese hitap edeceğini düşünüyorum, o yüzden okuduğum bu üç kitabını herkese tavsiye ediyorum. 

Bir de, Hüseyin Rahmi gerçekten de, iyi ki evlenmemiş...

Yorum Gönder

10 Yorumlar

  1. Gürpınar'ın kalemini Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç adlı eserini okuyarak tanımıştım. Okuma etkinliğindeydi bu kitap ve bazılarımız çok sıkıcı bulmuştu. Bense pek bir güzel, akıcı, yormayan bir kitap olarak yorumlarım hala. Hoş bir yazı olmuş, kaleminize sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kuyrukluyıldız Altında Bir İzdivaç bence çok güzel noktalara değinen, okuyucuyu bu noktalar hakkında düşünmeye iten bir kitap. Dönemin zihniyetine ve yaşayışına da ayna tutuyor, sıkıcı olarak nitelendirilmesi bence çok üzücü. Sizin beğendiğinize ise çok sevindim, yazı hakkındaki görüşünüz için de ayrıca teşekkürler :')

      Sil
  2. Hiçbir eserini okuyamadım. Sanırım buy benim eksikliğim ama kenara not edildi en kısa sürede okunacak. türk Edbiyatına karşı olan görüşümü kırmaya uğraşıyorum, pek başarılı olamasam da...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okumadığımız, okusak çok beğeneceğimiz ne yazarlar var kim bilir... Ben keşfettiklerimi elimden geldiğince tanıtmaya çalışıyorum, birkaç kişinin de olsa bu yazarlarla tanışmasını sağlarsam ne mutlu... Not edilmesine sevindim, umarım Gürpınar'ın eserleri bu önyargıyı kırmana yardımcı olur :')

      Sil
  3. Henüz okuyamadığım ama listemde olan yazarlardan. Yakın zamanda okuyamam ama sene sonuna doğru belki diyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım okuyunca benim kadar keyif alırsın yazarın kaleminden :')

      Sil
  4. Beğendiğine çok sevindim İlkaycım :') Keşfettiğim, geç keşfettiğime hayıflandığım yazarları elimden geldiğince çok kişiye tanıtmaya çalışıyorum işte, birkaç kişiye bile ulaşabiliyorsam ne mutlu bana... Gürpınar'ın kalemini de seveceğinden eminim canım, bir kitabını okuduktan sonra gerisi mutlaka gelecektir :')

    YanıtlaSil
  5. Hahahaha final müthiş olmuş :-)

    Demin Notre Dame'in Kamburu yorumunu okudum. Bence ilerleyen zamanlarda Victor Hugo için de bir yazı gelecek :-)

    YanıtlaSil
  6. Hüseyin Rahmi sever birisi olarak olarak Ben Deli miyim kitabını şiddetle öneririm -

    YanıtlaSil