A Very Large Expanse of Sea / Tahereh Mafi | Kitap Yorumu


A Very Large Expanse of Sea

Tahereh Mafi

Yayım Yılı: 2018

Türü: Genç Yetişkin


Ay, nereden başlasam, düşüncelerimi nasıl toparlasam bilemedim. Tavsiye üzerine okuduğum kitaplar hakkında olumsuz eleştiri yapmayı hiç sevmiyorum ama bu kitap üzerine bir şeyler söylemez - bu durumda yazmazsam kitabı arkamda bırakamayacağım sanırım. 

Kitap, Amerika'da yaşayan İran'lı, müslüman ve baş örtülü bir kızın 9/11'den sonra yaşadıklarının bir kısmını anlatıyor. Yani lise çağındayken onu etkileyen bir dizi olay oluyor, kitabın anlattığı hikaye de bu. Kitabı okumadan önce benim bildiklerim de bundan ibaretti. Kitabın bu denli hassas bir mesele üzerine eğilmesi benim çok ilgimi çekmişti. İstemeden de olsa bazı beklentiler geliştirmişim, bunu okurken fark ettim. 

Önce kitabın iyi yönlerinden bahsedeyim; 

*Çok akıcıydı.

*Dili çok sade ve basitti. Asla yormadı. (Aslında bu benim için pek iyi bir şey değil ya, neyse :D)

*Bu kadar. 

Kitabın konusunu okuyunca o farkında olmadan geliştirdiğim beklentiler arasında ana karakterle empati kurup onun duygularını üzerimde hissetmek de vardı mesela. İçinde bulunduğu durum ve o dönemde yaşananlara baktığımızda karakterimiz, ki adı Shirin, çok yoğun duygular yaşıyor ve bunları kendi içinde yaşamak zorunda kalıyor. Ben anlatımın daha yoğun olmasını isterdim, çünkü bir karakterin hissettiklerini ancak yoğun, çarpıcı anlatımlarla okuyucuya aktarabilirsiniz. En azından bir okuyucu olarak ben ancak bu şekilde karakterle empati kurabiliyorum. Duyguları anlamak konusunda bir sıkıntım olmadı, evet ama benim istediğim onunla duygudaşlık edebilmekti, olmadı.

Kitabı okurken dedim ki kendime belki de ben böyle şeyler yaşamak zorunda kalmadığım için karakterle bir bağ kuramadım, ama sonra aklıma başka örnekler geldi. Mesela ben hiçbir zaman Martin Eden'in (Martin Eden, Jack London) sanatçı bunalımlarını yaşamadım, Heathcliff (Uğultulu Tepeler, Emily Bronte) gibi itilip kakılmadım, bu yüzden kin ve nefret dolu birine dönüşmedim ya da İrina'nın (Korku, Stefan Zweig) yaşadığı gibi bir endişe ve korkuya kapılmadım ama bu karakterlerin her biriyle kolayca empati kurup onların duygularını içimde hissedebildim. Verdiğim örnekler çok doğru olmadı belki, kıyaslanacak eserler değiller tabii. Ama aynı türden ve çağdaş romandan örnek verecek olursam, Rainbow Rowell'in Fangil'ündeki Cath ve Eleanor and Park'ındaki Eleanor'la bile güçlü bir bağ kurabilmiştim. Duygu ve düşüncelerine yalnızca tanık olmamış, onları kendi içimde de anlamlandırabilmiştim. 

Kitap romantik bir kitap. Bununla bir derdim yok, zaten künyesinden de görebilirsiniz romantik olduğunu. Ben sadece romantizmi merkeze almasına şaşırdım ve sanırım bu yüzden biraz hayal kırıklığıyla okudum kitabı. Benim asıl okumak istediğim Shirin'in tüm bu olanlara karşı içinde yaşadıkları, çevresine bunu nasıl yansıttığı, yakınlarından nasıl yardım aldığı veya alamadığıydı - fakat en önemlisi ben onun manevi olarak nelerden güç aldığını okumak isterdim. Dini yüzünden ağır bir şekilde yargılandığı, dışlandığı ve zorbalık gördüğü bir toplulukta ısrarla dininin sembolü olan bir şeyden vazgeçmeyişine rağmen - ki bence bu gerçekten güçlü bir duruştur - dini-manevi duygularını göremedik. Saçlarını örtmesi meselesinde söylediği şeyler beni hiç tatmin etmedi mesela, ben bu seçimini daha güçlü ifadelerle temellendirmesini bekliyordum. 

İslam'dan bu kadar korkulan, İslam'a karşı önyargıların zirveye ulaştığı bir dönemde böyle bir roman yazılıyorsa ben içinde İslam dininin gerçeklerine dair bir şeyler bulmak isterdim. İslam dininin gerçekte nasıl olduğu ve nasıl yaşandığını daha iyi gözler önüne sersin, İslam'a uzak olan okuyucuların aklında iyi bir İslam imgesi oluştursun isterdim. Fakat Shirin, saçlarını kapatacak ve oruç tutacak kadar müslüman - ki saçlarını kapatmasıyla dinini pek ilişkilendirmiyor bana kalırsa - ama dua ettiğini hiç görmüyoruz, namaz kılmak konusunda annesine yalan söylüyor vs. vs. Saldırıya uğradıktan sonra babası isterse baş örtüsünü çıkarabileceğini söylüyor mesela ama o hayır diyor, onu güçlü kıldığından bahsediyor. Nasıl? Shirin'in bu argümanı bana sadece şunu düşündürdü: Başkalarının yapma dediği, hoş karşılamadığı şeyleri yapmak konusunda ısrarcı ve inatçı olması. 

Romanlarda en sevmediğim şeylerden biri de mesela gereksiz karakterlerdir. Hikayeye neden dahil olduklarına bir türlü anlam veremediğimiz karakterlerin varlığı gerçekten, gerçekten bana çok batıyor. Ki zaten kitaptaki karakterlerin hepsi yüzeyseldi. Shirin'in hayatında yadsınamayacak kadar önemli bir yer kaplayan anne-babası birkaç replikten ibaretti sanki, çok siliklerdi. Oysa Shirin'in onlardan bahsediş tarzına bakılırsa, yani gerçekten onun anlattığı gibi insanlarsa bunlar, çocuklarının hayatındaki etkilerinin de aktarılandan farklı olması gerekirdi. Öyle olmasını isterdim. Çünkü çocuğunun hayatında neler olup bittiğinden habersiz, ona destek olmaktan aciz bir ebeveynin ne kadar güçlü olduğu, çok zor zamanlardan geçtiği ve hala ayakta durduğu beni gerçekten ilgilendirmiyor. Bunu göstermesi gerekiyor, hikayede bir yer edinmesi, bir şeylere etki etmesi gerekiyor. Yoksa, bu kitapta olduğu gibi karakterin annesi işte olmanın ötesine geçemiyor. Üzüldüğüm noktalardan biriydi bu da, Shirin'in anne ve babasını tanıyamamak. Oysa, yalnızca ondan birkaç cümleyle dinlediğimiz anne-babasını olaylarda etkin bir şekilde görmeyi, onları bu yolla tanımayı çok isterdim.

Hoşuma gitmeyen çok şey var ama yazarken çok dağılıyorum. Daha fazla uzatmak da istemiyorum çünkü canım sıkılıyor hatırladıkça :D

Kısacası, sevemedim. 

Kitabın Türkçe çevirisi var mı bilmiyorum, sanırım yok. İngilizce öğrenmek istiyorsanız, geliştirmek istiyorsanız kitabı rahatlıkla okuyabilirsiniz. Bahsettiğim, beni rahatsız eden konular da sizi ilgilendirmiyorsa sizin için verimli ve keyifli bir okuma olacaktır. 

Kitabı okuduğum sıralarda şu videoyla karşılaşmış olmam gerçekten güzel oldu. Sizin de izlemenizi tavsiye ediyorum, gayet mantıklı açıklamalar yapıyor. 




Siz bu kitabı okudunuz mu?

Hakkında neler düşünüyorsunuz?

Benimle paylaşın!

Yorum Gönder

4 Yorumlar

  1. Derinlemesine, gayet yerinde, hoş bir inceleme olmuş. Okurken keyif aldım. Ben de blogumda kitap incelemeleri,alıntılarımı ve karalamalarımı paylaşıyorum. Dilerseniz göz atabilirsiniz.

    https://www.kafadefterim.com/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim :) Mutlaka ziyaret edeceğim :')

      Sil
  2. Sevmediğin kitaplar hakkında yazmak daha kolay oluyor sanki. Bir kitabı neden sevmediğimi uzun uzun anlatıyorum ama bazen neden sevdiğimi açıklamak zor oluyor.

    Empati konusunda verdiğin örnekleri sevdim. Ben de bir örnek vereyim, ben bir kurt değilim ama Beyaz Diş'te kurdun bütün duygularını hissettim :-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, bazen öyle oluyor. Neden sevdiğini açıklamak zor geliyor... Evet, bu örnek de çok güzel oldu :')

      Sil