Cadı / Hüseyin Rahmi Gürpınar | Kitap Yorumu #kom2019


CADI

Hüseyin Rahmi Gürpınar

Yayım Tarihi: 1912


En büyük sandığımız uluslarda bile eşitlik, adalet, kardeşlik üçlüsü üzerine kurulmuş görünen İnsan Hakları zırhının pek yufka; sanki açık kalmış yerleri, sağaltma yolları bulunamamış acıklı yaraları vardır.

04.06.2019

Çok üzülüyorum, kendime çok kızıyorum. Ne güzel yazarlarımız, ne müthiş klasiklerimiz  var ama bu yaşıma kadar ne kadar azını okudum! Bir kez daha eğitim sistemimizden yakınmak istiyorum. Neden edebiyat derslerimizde yazarların sadece adını öğrenmekle kaldık? Neden eserlerinin genel özelliklerini ezberledik de o eserleri okumaya teşvik edilmedik, heveslendirilmedik? Neden bu güzel edebiyatımızı şekillendiren bu güzel insanları eserlerinden tanıyıp bilmedik?

Bana tüm bunları ilk düşündüren yazarlar Halide Edip, Reşat Nuri ve Yakup Kadri olmuştu. Bu isimlere şimdi bir de Hüseyin Rahmi eklendi. Bu kadar geç olsa da edebiyatımızın usta kalemlerinden biriyle daha tanışmış olmaktan çok memnunum. 

Mayıs ayı biterken, ayın son birkaç gününde bitirebileceğim, öyle çok kafa yormayan bir kitap aradı gözlerim. Aslında çerez diye tabir ettiğimiz romantik kitaplardan okuyacaktım ama bu kitap adıyla ve sonra konusuyla ilgimi çekti. Paranormal bir olayı mizahi bir üslupla anlatıyor beklentisiyle hiç tereddüt etmeden kitabı okumaya başladım. 

Kitabın konusu kısaca şöyle;

Naşit Nefi Efendi ile evlenmeye mecbur bırakılan Fikriye Hanım, bu beyin ölen eski eşinin mezarından dirilip cadı olduğu dedikodusuyla korkuya kapılır. Olayın iç yüzünü anlatması için bu "cadı"dan canını zor kurtardığını iddia eden, Naşit Nefi Efendi'nin eski eşlerinden birine, Şükriye Hanım'a başvurur. Şükriye Hanım yaşadıklarını, bütün cadı macerasını olduğu gibi anlatır. 

Ceza korkusuyla çekinilen kötülükler, ödül umarak yapılan iyilikler, insanlığın mayasındaki çirkin hayvanlığı gidermiş sayılmaz.

Kitabı, yazarı nerden övmeye başlasam bilemiyorum.

Öncelikle söyleyeyim, kitap beklentimi fazlasıyla, kat kat fazlasıyla karşıladı. Ben kafa yormayan bir şeyler okumak istiyordum ama iyi ki bu kitap karşıma çıkmış, Hüseyin Rahmi'nin kalemini tanımama vesile olmuş diyorum.

Yukarıda bahsettiğim konuyu kendine has, mizahi bir anlatımla sunuyor yazar; fakat aynı zamanda, olayın bilinmezliğinin yarattığı merak ve gizem duygusuyla okuyucu yer yer korkup geriliyor da. Eğlenmeyi, en azından gülümsemeyi  bekliyordum evet ama, yüksek sesle gülmeyi, korkudan okumayı bırakmayı, tartışılan konular üzerinde derin derin düşünüp bunları başkalarıyla tartışmayı beklemiyordum. 

Karakterlerin gerçekliği, doğallığı ve zekice oluşturulmuş diyaloglar yazara hayran kalmama neden oldu. Kitabın 1912'de yazıldığını kitabı yarıladığımda fark ettim, o zaman da inanamadım. Tabii okuduğum basım yeniden Türkçeleştirilmiş bir basımdı ama yine de kitabın kurgusu, olay örgüsü, karakterleri ve aslında başlı başına ele aldığı konu bence yazıldığı dönemin çok çok ötesindeydi. O dönemin bütün eserlerine hakim olduğumdan değil tabii ama hepimiz bu türün, roman türünün edebiyatımıza ancak Tanzimat döneminde, çeviri eserlerle girdiğini biliyoruz. Daha yeni yeni oturmaya başlamış bir türde bu kadar başarılı bir eser vermek de yazarın ustalığını açık ve net gösteriyor bence.

Hayat uyutuyor, ölüm uyandırıyor imiş. Varlıkla yokluk birbirini gerektiren şeylerdir. Varlık olmasa yokluk nasıl belli olabilir.

Anlattığı konunun sıradışılığı bir yana, karakterler arasında geçen tartışmalar da enfesti. Bazı paragraflarda iki kez okuyacağım kadar derin mevzulardan bahsetmişti Gürpınar. Bahsetmişti diyorum çünkü dönemin eserlerinde görülen, yazarın adeta araya girip kendi kendine bir konuyu tartışması durumu bu kitapta da görülüyordu. Yazar felsefe yaparken karakterin ağzından yazdığını bir anlığına unutuyor gibiydi, ama inanın, değindiği konular öylesine ilgi çekiciydi ki ben bu durumdan hiç rahatsız olmadım. Daha da uzayıp gitsin istedim hatta. 

Benim çok hoşuma giden, okumaktan keyif aldığım bu sohbetlerin konusu ölüm, varlık, yokluk, eğitim, ahlak, doğaüstülük gibi felsefi konulardı. Özellikle metafizik konulu tartışma beni adeta içine çekti, kendimi o sohbete dahil bir dinleyici gibi hissettim, arada durup kendi kendime kendi fikrimi dışımdan söyleme gereği duydum, hatta kendimle tartıştım. 

Gerçek zeka böbürlenmeyi engelleyendir.

Kitap ele aldığı bu felsefi konularla düşünsel açıdan fazlasıyla doyurucuydu. Öylesine okumak istediğim bu kitapta karşıma böylesine dolu satırlar çıkınca gerçekten çok şaşırdım. Öyle ki kimi yerlerde kendimi bilgisiz hissettiğim de oldu çünkü yazarın atıfta bulunduğu şahsiyetler ya da kitaplarla ilgili yeterli bilgim yoktu. 

Tüm bunların yanında, hikaye de çok başarılı aktarılmıştı bence. Hele olayın gizemi kademeli olarak arttı, merak duygusu daha da yoğunlaştı. Hikaye içinde hikaye dinliyor olmak da ayrıca hoş bir ayrıntıydı, o zamanlarda bu şekilde bir kitap yazılması yine beni çok şaşırttı. 

Sonunu az çok tahmin etmiştim ama. Hikaye daha şaşırtıcı bir şekilde bitse daha iyi olabilirdi tabii ama olayların gidişatı, gerçekçi kurgulanmış karakterler ve o derin diyaloglar için bile bu kitap okunur, tavsiye edilir. 

Hüseyin Rahmi Gürpınar okuduğum ilk kitabıyla beğenimi, hayranlığımı kazanmış bir yazar oldu. Bütün eserlerini okumak istiyor fakat hepsini bir solukta tüketmek istemiyorum. Yine de her kitabının "Cadı" gibi dönüp dönüp okuyacağım satırlar barındırdığını hissediyorum. 

Siz de henüz bu değerli yazarımızın hiçbir kitabını okumadıysanız nolur daha fazla geç kalmayın. 

Gördüğünüz her yüz, göstermek istediği nurlu bir vicdanın gerçek aynası değildir. 



*Bu kitap #kom2019 kapsamında okunmuştur. Etkinliğin detayları için şu yazıya göz atabilir, diğer katılımcıların bu etkinlik kapsamında yazdıkları yorumlara aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.







NOT: Maratona katılan arkadaşlar, klasik kitap yorumlarının başlığına #kom2019 etiketini eklerlerse bu yorum yazılarını görüp paylaşmam daha kolay olur. Görmediğim yorum yazıları varsa bana ulaşabilirsiniz. 

Yorum Gönder

13 Yorumlar

  1. Hayırlı bayramlar ve iyi okumalar. Maalesef türk klasikleri konusunda çok girişken olamadım şimdiye kadar. Bu benim hala bir eksiğim olarak duruyor. Okuma listemde bekleyen Cadılığın tarihi isimli kitap geldi. Belki tarihte cadılık mefhumunun gelişimini okuduktan sonra özellikle türk edebiyatında nasıl işlendiğine bakmak tamamlayıcı bir okuma niteliğinde olur benim için. Teşekkürler paylaşım için

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, daha keyifli olabilir bu sırayla okumak, kitap ilgimi çekti ben de bir bakayım :D Ben teşekkür ederim :')

      Sil
  2. heey okudum çok tatlişti. hüseyin rahmi çok çok seviyom, bi de reşat nuri. bak bu sendeki eski baskı, atlas yayınevi, bu baskılar çok bulunmuyor, tut elinde, değerinden fazlaya gidiyooo :)

    YanıtlaSil
  3. Yazarın kitaplarını İş Bankası günümüz Türkçesiyle basmaya başladı. Bu sayede daha çok insana ulaşır diye umuyorum. Ben Kuyrukluyıldız Altında Bir İzdivaç'ı bu baskıdan okudum ve çok beğendim. Yazarın diğer kitaplarını da okumak istiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geçen gün Gulyabani'yi bitirdim, İş Bankası baskısından okudum gayet güzeldi. Yine de bence Cadı Gulyabani'den daha etkileyiciydi. Yazardan bir sonraki kitabın Kuyrukluyıldız Altında Bir İzdivaç olacak. Senin beğendiğini duymak da güzel, okumak için sabırsızlanıyorum :')

      Sil
  4. Eğitim sistemimiz hakkındaki sitemine katılıyorum, keşke daha aktif geçirebilseydik edebiyat derslerini. Gerçi ben kendi öğretmenlerimden memnunum, ellerinden geleni yaptılar, sistemin içinde olabildiğince çabaladılar.
    Yazarın Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç'ını okudum ben de. Basım bir hikayesini daha içeriyordu ama adını unuttum :/ Cadı'yı da listeme ekleyeyim :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Emek veren öğretmenleri de unutmamak gerek tabii :') Benim de yazardan okuyacağım bir sonraki kitap Kuyrukluyıldız Altında Bir İzdivaç olacak. Beklentim büyük, bakalım... Cadı'yı beğeneceğini umuyorum :')

      Sil
  5. Çok güzel.Bilgilendirme için çok teşekkürler.

    YanıtlaSil
  6. Bloğunuzu yeni keşfettim, takibe başladım. Arada bende kitap yorumları yazmaktayım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoş geldiniz, teşekkür ederim takip için. Kitap yorumları yazmak kadar okumaktan da keyif alırım, blogunuzu ziyaret edeceğim :')

      Sil
  7. Yazının heveslendirici olmasına çok sevindim, ben de hep bir yerlerden kendimi yerli edebiyat okumaya heveslendirmeye çalışıyorum. Yerli eser okumak konusunda artık çekingen değilim ama şimdi de çağdaş yazarlara çok uzağım gibi geliyor. Biraz da çağdaş yerli roman okumaya kendimi teşvik etmem gerek :D Ve rica ederim, ne demek, ben teşekkür ederim ^.^

    YanıtlaSil