Şili'de Gizlice / Gabriel Garcia Marquez | Kitap Yorumu


Şili'de Gizlice

Yazarı : Gabriel Garcia Marquez
Çevirmeni : İlknur Özdemir
Yayım Yılı : 1986
Türü : Anlatı
Puanım : 5/5

"ŞİLİ DÜZEN VE BARIŞ İÇİNDE İLERLİYOR"

Saatime baktım. Sokağa çıkma yasağının başlamasına bir saatten az kalmıştı.

Marquez okumayalı epey olmuştu, özlemişim. 

Yazarla ilgili en sevdiğim şey sanırım her kitabında beni kendi kendime şaşırtabilmesi. Kitabın türü bir anlatı ve konusuna baktığımda da ilgi çekici hiçbir şey bulamıyorum. 

"Eee ne yani? Adam Şili'de gizlice film çekmiş. Ne var bunda kitap yazacak?" 

Tabii ki bu kadar basit görmedim kitabı okumadan önce, ama bunun tek sebebi Marquez'i daha önce okumuş olmam. Eğer yazarı bir kez okuyup onun kalemimin büyüsüne bir kez kapıldıysanız böyle bir tribe giremezsiniz zaten. O noktadan sonra kitabın türüymüş, konusuymuş, başkalarının eleştirileriymiş umrunuzda olmaz. Tek önemli olan şey, o kitabı Marquez'in yazması olur ve kendinizi kitabı okuyor, dahası kitaba hayranlık duyuyor bulursunuz. 

Anlatı türünü daha önce bilinçli olarak okudum mu bilemiyorum ama bana hiç de okuyacağım, ilgi duyacağım bir şey gibi gelmiyor. Yukarıda da dediğim gibi kitap başka birinin elinden çıksaydı belki, hatta büyük ihtimalle okumakta tereddüt ederdim. Ama söz konusu yazar Marquez olunca, ne yalan söyleyeyim kimsenin yorumunu dikkate almıyorum ben. 

Şili'de Gizlice aslında 18 saatlik ve 600 sayfalık bir röportajın ürünü. Yazar, ülkesindeki diktatör rejimi, ülkeye sahte bir pasaportla girip gizlice Şili sokaklarında filme alan Miguel Littin'le yaptığı röportajda öğrendiği öyküyü, yönetmenin diliyle bizlere aktarıyor. 

Kitabı yönetmenin gözünden okumak çok güzeldi ayrıca çok da gerçekçiydi. Marquez şöyle söylerken haklıymış gerçekten de; "Ortaya çıkan metnin üslubu elbette ki benim üslubumdur; çünkü özellikle de 600 sayfaya yakın bir metni 150 sayfanın altına indirmesi gerekince, bir yazar asla bir başkasının diliyle seslenemez okura."

Kitap hakkında biri okunmasının ağır olduğunu söylemişti sanki bana. Ben de pek dikkate almamıştım çünkü yazarın her kitabı için bunu söyleyen biri vardır mutlaka. Sadece okurken zorlandığım tek şey ülke ya da şehir gezerlerken o isimleri takip etmek oldu. Ülkenin dışına çıkıp çıkmadıklarından emin olamadım bir ara ama yeniden, daha dikkatli okuyunca yakaladım olayı. 

En yukarıda verdiğim alıntı aslında o yıllarda Şili'nin içinde bulunduğu durumu çok güzel anlatan bir cümle. Marquez'in böyle basit görünen ama fazlasıyla vurucu cümlelerine bayılıyorum. Littin de ülkesine, 12 yıldan sonra geri döndüğünde gördüklerine şaşırıyor. Her şey olağanüstü bir düzen içindedir şehirde, hiçbir askerileştirme izi, yoksulluk belirtisi yoktur. Sıkıyönetim olmasına rağmen tek bir silahlı görevli göremez ortalıkta. Buna rağmen zaman geçtikçe diktatör yönetimin toplum yaşantısını ne denli değiştirdiğini gözlemler. Kullanılan kelimelerde bile bir değişiklik olmuştur, dahası konuşurken ellerini sıklıkla kullanan Şili halkı artık donuk bir şekilde konuşuyor, hızlı hızlı yürüyüp başlarını önlerinden kaldırmaz olmuştur.

Bir insanın kendi ülkesinde, doğup büyüdüğü, evlendiği, yuva kurduğu yerde, vatanında başka birinin kimliğine bürünüp, bir yabancı gibi davranmasının ne denli acı bir şey olduğunu hissettim Miguel Littin'in Serüveni'ni okurken. 

Darbe öncesi ve sonrası da harika aktarılmıştı. İki dönem arasındaki farkı anlamamız çok güzel sağlanmıştı. Yazarın, kahramanın diliyle seslenmesinin çok büyük etkisi olduğunu düşünüyorum bu noktalarda. Sanki yaşadıklarını Littin bize doğrudan anlatıyormuş havası vardı kitapta ve aslında sayfalar bir sohbet havasında geçiyordu benim açımdan. Etkili öyküler, anektotlarla anlatım daha da zenginleşmiş, kendini yeri geldiğinde tazelemişti bence. 

Kitaptan çok güzel bir yeri alıntılamak istiyorum, çok anlamlı gerçekten. 

"Allende rejiminin sonuna kadar Şili yalnızca alçakgönüllü bir ülke olmakla kalmıyordu, aynı zamanda tutucu burjuvazisi bile sadeliği bir erdem olarak görüyordu. İşbaşına gelen askeri cunta, ülkenin varlık içinde yüzdüğünü etkili bir biçimde göstermek isteyince Allande'nin kamulaştırdığı her şeyi hemen yeniden özelleştirdi, değerli ne varsa özel girişimcilere ve çokuluslu şirketlere sattı. Bunun sonucunda, gösterişli lüks mallarda büyük bir patlama oldu, kamu işlerinde göz boyayıcılık aldı yürüdü, böylece de ülkede görülesi bir zenginlik ve ekonomik denge olduğu yanılsaması yaratılmış odu. 

Beş yıllık bir dönemde, son iki yüz yılda getirilen mal kadar mal getirildi yurt dışından, bunu sağlamak için de Ulusal Banka, özelleştirmeden sağlanan parayı garanti olarak göstererek Dolar kredisi aldı. Uluslararası kredi kuruluşlarıyla işbirliğine giren Amerika Birleşik Devletleri de işin geri kanlan yanını tamamladı. Ne var ki borçları geri ödeme zamanı geldiğinde iç yüzü ortaya çıktı: son altı yılın ekonomik fantezileri bir anda siliniverdi. Şili'nin dış borçları 23 milyar dolara ulaşmıştı, bu rakam Allende döneminin dış borçlarının tam altı katıydı. Mapocho Irmağı'nın kıyılarındaki halk pazarlarında şöyle bir dolaşırsanız ziyan edilen 19 milyar doların toplum yaşamında yol açtığı sonuçların acı gerçeğini gözlerinizle görürsünüz. Ekonomik mucize üç-beş zengini çok daha zengin, geri kalan Şililileri de çok daha yoksul hale getirdi."

Kitabı okuyacaksanız eğer sakın yazarın ön sözünü atlamayın. 

Şili'deki bu diktatörlük rejiminin yıkıldığını ve yeniden demokrasi sağlandığını öğrenmek beni mutlu etti. Kitapta adı geçen yerlere gidip görmeyi çok istiyorum. Bu kitaptan önce Şili'ye gitmek aklımın ucundan geçmezdi ama şimdi görmek istediğim yerler arasına girdi. 


...

Siz Şili'de Gizlice'yi okudunuz mu?
Hakkına neler düşünüyorsunuz?
Benimle paylaşın!






Yorum Gönder

18 Yorumlar

  1. Merhaba,
    Marquez'in sadece Kırmızı Pazartesi kitabını okuyabildim henüz ve yazara hayran kalmama yetti açıkçası.
    Ne yazık ki herkes beğenmiyor kitaplarını, seven çok seviyor, sevmeyen de bir daha okumamak üzerine kenara koyuyor. Benim de çevremden gördüğüm kadarıyla böyle oldu. :)
    Bu kitabını isim olarak biliyordum ama hiç araştırma yapmamıştım. Çok güzel bir inceleme yazısı yazmışsınız ve merak ettirdi, hem de fazlasıyla. :)
    Son alıntıladığınız yer de gerçekten çok anlamlı. Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları serisine götürdü düşüncelerimi.
    Elimde okuyacak çok kitap var ama Yüzyıllık Yalnızlık ile birlikte bu kitabı da alışveriş listeme ekliyorum. Bu keyifli inceleme için teşekkürler. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim de ilk okuduğum kitabı Kırmızı Pazartesi'ydi ve onunla sevdim yazarı. Gerçekten harikaydı.. Dediğiniz çok doğru çok fazla seven de var, çok sıkıcı bulup yazarı hiç sevmeyen de.. Sanırım ben her kitapla daha da hayran oluyorum Marquez'e. Sözünü ettiğiniz kitabın adı dikkatimi çekti bu arada :') Beğenmenize sevindim, ben teşekkür ederim :)

      Sil
  2. Marquez'i çok severim, çok çok severim hatta. Kitaplarının bir kısmını elimde toplamaya çalıştım, sahaf bir abim sağolsun eski basım bir kitabını bile verdi. Şili'de Gizlice hakkındaki görüşlerin için çok teşekkürler, yazını severek okudum. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dediğim gibi her kitapla daha da seviyorum yazarı ben de.. Asıl ben teşekkür ederim :')

      Sil
  3. Mmm merak ettim. Teşekkürler ;)

    YanıtlaSil
  4. Böyle kitap eleştirileri, kitaplar hakkında yazılar olunca çok keyifle okuyorum. :) :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, beğenerek okumanız mutlu etti beni :')

      Sil
  5. Ben Aşk ve Öbür Cinler isimli romanını okumuştum ve çok beğenmiştim. Şu an İyi Kalpli Erendira isimli öykü kitabına başladım. Darısı diğer kitaplara :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İkisi de okunacaklar listemde, sabırsızlanıyorum aslında :D

      Sil
  6. Gerçekten merak ettim çokta güzel bir anlatım olmuş teşekkür ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım siz de okuyup benim kadar beğenirsiniz öyleyse.. Ben teşekkür ederim :')

      Sil
  7. Yazarın sadece Kırmızı Pazartesi kitabını okumuştum, çok sevmiştim. Bu kitabını da öğrenmiş oldum sayende. Sevgiler canım ❤

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kırmızı Pazartesi'nin yeri bende de çok ayrıdır, çok etkilenmiştim ben o kitapta.. Bunu da beğenirsin umarım, teşekkürleeer ^,^

      Sil
  8. değişik bi kitapmış desene. çok uzunmuş yaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok kız, 150 sayfa bir şey. Bi de çok akıcıı ^.^

      Sil
  9. Marquez'in Yüzyıllık Yalnızlık, Kolera Günlerinde Aşk ve Kırmızı Pazartesi kitaplarını okudum ve bütün kitaplarını okumaya karar verdim. Yakın zamanda olmaz ama yazarın serisini almayı ve sırasıyla okumayı çok istiyorum. Bu kitabı da okuma listeme ekledim tabii :-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yüzyıllık Yalnızlık ve Kolera Günlerinde Aşk'ı yazardan okuyacağım son kitaplar olarak belirledim. Neden böyle bir karar verdim bilmiyorum ama o iki kitabı zirve gibi görüyorum kendim için :D

      Sil