Mim : Kişisel Blog Yazarları Neler Düşünüyor?


19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsunnn! Ülkemizin daha daha güzel 19 Mayıslar görmesi dileğimle...
Mim yazısı yazmak çok hoşuma gidiyor. Çook çok uzun yıllar önce (!) Poşetciğim beni mimlemişti ama ne olduysa bir karambole geldi ve ben mimlendiğimi unuttum. SHAME-ON-ME!

Sonra geçenlerde  Bir Kısanın Günlüğü de beni mimledi. Artık üşengeçliği bir kenara bırakıp şu mimi cevaplamanın zamanı geldi dedim. 

Kendilerine çook çook teşekkür ediyorum. Onların yazılarına da isimlerine tıklayıp ulaşabilirsiniz...


1. Blogla tanışman nasıl oldu?

Aslında ben çok blog takip eden, okuyan bir insan değildim ama bu durum kitap bloglarını keşfedinceye kadardı tabii. Okuduğum kitaplar hakkında başka insanların yorumlarını, düşünce ve eleştirilerini okumak çok hoşuma gidiyordu. Okuduğum kitabı bitirir bitirmez hemen adını aratıp yorumlarına bakıyordum. Böyle böyle birkaç blogun sıkı takipçisi oldum. Ayrıca okuduklarım hakkında düşüncelerimi yazdığım bir defter vardı. Zaman geçtikçe bunun yeterli olmadığına karar verdim. Hem sadece kendime yazdığım için, başkası okuyacak diye bir kaygım olmadığı için kimi zaman baştan savma yazabiliyordum, ya da hiç yazmadığım oluyordu, hem de elle yazdığım için bazen yorucu bir iş haline gelebiliyordu bu. Geri dönüş alamamak da insanın hevesini bir yerden sonra kırıyordu. Bu yüzden  dedim ki neden ben de bir blog açıp kitaplarla ilgili yorumlarımı insanlarla paylaşmayayım. Birkaç denemem oldu, itiraf edeyim ve okunmama korkusuyla bir gün bile geçmeden sildim, geri çekildim. Sonraları arkadaşlarım ve ailemin de teşvikiyle Okuyan Muggle olarak başladım bu işe.



2. Neden blog yazıyorsun?

Dediğim gibi kitaplar hakkında konuşmayı çok seviyorum ve çevremde bunu yapabileceğim yeterli sayıda insan yok. Kitaplarla ilgili konuşabileceğim insanlarla ya farklı türde kitaplar okuyoruz ya da bu konuda sohbet etmeyi sevmiyorlar. Bu yüzden blog açmak ve düşüncelerimi yazıya dökmek benim için bir nevi ihtiyaç haline gelmişti. İlk olarak sadece kitap yorumu yazmaktı amacım ama sonra izlediklerim, dinlediklerim hakkında da yazmaya başladım. Hatta "Yazan Muggle" diye de bir kategori oluşturdum ama içini henüz dolduramadım. Aslında isteğin yazdığım şeyleri de paylaşmaktı ama blogumun amacından bayağı bir sapacağını düşündüm sonra. Öyle kaldı orası.. Kısacası blog yazmak, insanlarla düşüncelerimi paylaşmak, bunlara geri dönüşler almak hayatımın çok önemli bir parçası haline geldi ve evet, bu benim için bir ihtiyaç..


3. Yakın çevrenizdeki insanlara blogunuzdan bahsediyor musunuz?

Evet, hatta benim bu konuda en büyük adımı atmamı sağlayan kişiler ailem ve yakın arkadaşlarım oldu. Söylemekten çekinmiyorum blog yazdığımı ama özellikle söylemek için de can atmıyorum. Bir yerden duyup doğru mu değil mi diye öğrenmek istediklerinde yalanlamıyorum. Bilsinler, ne olacak :D



4. İlk yazınızla son yazınız arasında ne gibi fark var?

Hiç düşünmeden cevap veriyorum : samimiyet! Bir de doğallık tabii. İlk yazım yine bir kitap yorumuydu evet ama o kadar kasmışım ki kendimi yazarken. Kötü değil tabii bu ama okurken hiç samimi hissettirmiyor bence. Son yazılarımdaysa seslendiğim bir kitle olduğunu hissediyor ve o yakınlıkla yazıyorum yazılarımı. Ama bu kendiliğinden oluşan bir şey, bilinçsizce yapıyorum bunu yani. 


5. Blog yazmak yaşantınıza neler kattı?

Aslında şöyle bir düşününce tertip düzen kattı ya :D 

Her ayım planlı programlı geçiyor gibi geliyor bana blog yazmaya başladığımdan beri. Yayınlarımı düzene sokuyorum, tarihlendiriyorum filan. Kitapların yorumu için gerekliyse araştırmalar yapıyorum, başka yorumlar okuyorum, kitaptaki işaretlerime geri dönüp incelemeler yapıyorum. Yazmak için değişik konular düşünüyorum, en listeleri hazırlamaya çalışıyorum.. Aslına bakarsanız bir yönden zihnimi düzene soktum bu sayede. Kitaplar hakkında ne düşünüyorsam yazarken daha bir açık seçik görüyorum, hissediyorum bunları. 

Blog yazmaya başladığımda kendi kendime konuşuyor gibiydim. Şimdiyse artık duyulduğumu, anlaşıldığımı hissediyorum. İnsanın bunu hissetmeye gerçekten ihtiyacı olduğunu düşünüyorum ve bu gerçekten muhteşem bir duygu. İnsanların senin düşüncelerini okuyup buna yanıt vermesi, seni duyması, seni anlaması müthiş bir şey. Bu platformda birçok güzel insan tanıdım ve arkadaşlıklar kurdum. Normal hayatta çok asosyal bir insanım, kolay arkadaş edinemem ama burada daha çok kendim olduğumu hissediyorum ve böylece daha kolay iletişim kurabiliyorum insanlarla..

Sanırım tüm bunlar için iyi ki diyorum; iyi ki blog yazıyorum. :')

6. Hangi kaynaklardan ilham alıyorsun?

Bu soruyu biraz kendime göre cevaplayacağım. Kitap/dizi/film yorumlamak için insana pek ilham gerekmiyor. Tamam, bazen zorlanıyorum yorumlamakta, tıkanıp kalıyorum, kelime bile gelmiyor aklıma, bazen de yaz yaz bitiremiyorum aklımdakileri ama yorum yazmak çok da ilham işi değil, daha çok ruh halime bağlı oluyor benim. Bir de kitabı sıcağı sıcağına yorumlamazsam sonrasında yazacak pek bir şey bulamıyorum. Düşüncelerim bayatlıyormuş gibi hissediyorum. 

Ama kendi hikayelerim için ilhamımı ben insanlardan alıyorum. Garip ve belki rahatsız edici bir davranış belki ama ben insanları incelemeyi çok seviyorum. Yüzlerini incelerken aklımdan bir sürü senaryo geçiyor. Ne düşündükleri, ne yaşadıkları, ne hayal ettikleriyle ilgili. Yaşamlarıyla ilgili tahmin yürütmekten çok hoşlanıyorum. Çoğu zamanda bu hayallerimden birer hikaye üretiyorum. Bazıları çok anlık kurgular oluyor ama yazıya dökebileceğim kadar detaylı hayallerim de yok değil. 



7. Diğer blog sahipleriyle iletişim kuruyor musun?

Tabii ki. Yoksa işin hiç bir eğlencesi kalmaz ki. Ben yazıyorum, okuyan okur, yorum yapan yapar ben işime bakarım demekle olmaz yani. Ben insanlara ulaşabilmek için yazıyorum ve ulaşabildiğimi de bilmek istiyorum. Bunun içinde iletişim kurmak gerek. Ayrıca ancak bu sayede bu denli güzel arkadaşlıklar kurabilir. Deneyin, pişman olmazsınız. :D

8. Rahatsız olduğun bir konu var mı?

Yorumlarıma cevap alamamak rahatsız olduğum bir konu benim de. Mimi yapan birçok arkadaşım da bu sorunu yaşıyor gördüğüm kadarıyla. Öyle olunca insan önemsenmiyormuş gibi hissediyor. Yukarıda da dedim ya, blog sahibinin düşüncesi "Ben yazarım, gerisine karışmam" gibi bir şey oluyor o zaman. 

Bir de saygısız bulduğum bir durum var. Bir yayının altına, yayını dahi okumadan, alakasız şeyler yazıp blog linkini yapıştıran insanlar var. Bari sadece o gönderiyi okusa ve gerçek yorumunu paylaşsa da sonra reklamını yapsa. Ben zaten, tıpkı Poşet'in de dediği gibi, bloguma yorum bırakan herkesi dikkate alıp bloglarını ziyaret ediyorum. Bu durumlarla karşılaştığımdaysa isteğim kaçıyor ve kendimi zorlanmış, şartlanmış gibi hissediyorum. Ben sana, sen bana gibi oluyor ve hiç hoş değil bence, çok rahatsız oluyorum. 


9. Yakın arkadaşlarınıza blog yazmalarını önerir misiniz?

Eğer yazacak bir şeyleri varsa içlerinde tutmasınlar :D Böyle olan herkese öneririm, sadece yakın arkadaşlarıma değil. Sadece düşünmekle kalmayın, düşündüklerinizi paylaşın. İnanın insan kendini böylece daha önemli hissediyor :')




Bu mimi birçok blogger yaptı sanırım.
Ama hala yapmayan kaldıysa ve yapmak istiyorsa, işte onu mimliyorum, mimlendiniz!

:)

Yorum Gönder

16 Yorumlar

  1. Ellerine sağlık, okuduğum en samimi mimlerden biriydi :)
    Rahatsız olduğun konulara ise sonuna kadar katılıyorum. Linkli yorumları yayınlamak istemiyorum lakin ayıp olur diye de yayınlıyorum mecbur.. Ne olacak bu işin sonun hiç bir fikrim yok -_-
    İletişim kuralım tabi, candır! :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, beğendiğine çok sevindimmm ^.^ Aynen ben de, ayıp olur diye yok sayamıyorum :/

      Sil
  2. Kitap yorumları yaparken ben de sıcağı sıcağına yazmazsam olaydan koptuğumu hissediyorum. Filmlerde de aynı şey geçerli. Bitirir bitirmez hemen başlıyorum yazmaya, notları kurcalıyorum vesaire.
    Samimiyet de çok önemli kesinlikle. Keşke herkes çıkar gütmeden, samimiyetle hareket etse, zaten gerisi gelecektir.
    Cevaplar son derece samimiydi ve sıkılmadan okudum. Teşekkürler, kalemine sağlık. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen, samimi olmak işin sırrı :D Çok teşekkür ederim :')

      Sil
  3. Hi Muggle! Güzel olmuş senin miminde :))
    "samimiyet" anahtar kelime bence başka türlü olmuyor.
    Bir ben plan program oturtamadım, aylık raporlarına bayılıyorum senin ah ben de öyle olabilsem keşke :(
    Link bırakan çok, alıştım artık napim yaa çözümsüz sanki :((

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de daha düzenlileri görünce hayıflanıyorum hep ya :D Çook teşekkür ederim canikomm ^.^

      Sil
  4. Çok keyif aldım okurken, ne güzel paylaşmışsın düşüncelerini. Eline sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğenmen beni çok mutlu etti, teşekkür ederim çook ^.^

      Sil
  5. Cevapları görünce o kadar kendime yakın hissettim ki biri düşüncelerimi yazıya geçirmiş dedim. Bloğunu çok sevdim. Sevgilerle :)

    YanıtlaSil
  6. Hello Muggle Gözde!! Ben hala mektubumu bekliyorum, bir gün o Hogwarts'a gidileceeek :D Kitap okuyan konuşulabilen arkadaş ihtiyacı her kitap kurdunun ortak problemi sanırım. :D "Hello, i'm antisocial" resmine de güldüğümü söylemeliyim, çok komiiiiik :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen, benim de çok hoşuma gitti :D Ahh, ordaaa bir Hogwarts var uzaktaaa :D

      Sil
  7. İyi ki blog yazmaya karar vermişsin. Bu sayede biz de seni tanıyıp okuyabiliyoruz. :-)

    YanıtlaSil
  8. İnsanları incelemeyi seviyorum demişsiniz ya gerçekten aynısını ben de yapıyorum. Ne iş yaptıklarını,ne hissettiklerini,nereye gittiklerini, evlerinde kaç kişi olduklarını düşünürken buluyorum kendimi. Bunu insanlara anlattığımda tuhaf karşılıyorlar. Yalnız olmadığıma sevindim, sanırım hayal gücümüz çok geniş :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen garip bir insanmışım gibi davranıyorlar ama ben de bu konuda yalnız olmadığıma mutlu oldum :D

      Sil